Ontolojik alanda, tinsel bir etkinlik olarak sanat yine
tinsel bir varlık oluştururken, maddi bir etkinlik olarak teknik de maddi
varlığı şekillendirir. Tam da bu noktada eleştiri dediğimiz uğraşın kendini
varlık olarak nerede temellendireceği, neyi nasıl biçimlendirip etkileyeceği
sorunu karşısında şiire felsefeyle bakabilmek, bugün artık hep olduğundan çok
daha dikkate değer bir yol olarak kendini ortaya koymaktadır.
Sanatsal çabanın doğasına uygun kapsayıcı, bütüncül bir
kuramdan bağımsız olarak, şiire ilişkin etkin bir eleştirinin ortaya konması
mümkün değildir. Kurama dayanmayan şiirin, böyle bir yapının ayakta durma, var
olma ihtimali yoktur.
Böyle bir kuramın varlığından söz edebilmek de ancak o
uğraşın oluşturduğu bilginin türüyle, ne içerdiği, nasıl ortaya konulduğuna
dair kullanılan fiziksel araçların çeşitliliği ve olanakları üzerine
çözümlemelerle mümkündür.
Platon'un sanatsal etkinliğin doğasını çözümlemeyi sorun
edindiğini varsayarak, bu temelde bir sanat kuramı oluşturmaya yönelik sürekli
çaba, o zamanın ruhuna uygun olarak yalnızca Homeros'un doğru bilginin temel
kaynağı olarak alınması üzerine konuşulduğunda değil, bütün ozanlar üzerine
konuşulabildiğinde nesnel bir gerçekliği ifade ediyor olabilirdi. Dün için bu
olgu ne kadar belirleyici, ne kadar hakikatse bugün de öyledir.