Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Panoptikon ya da faşizmin gözü

Resim
"Suyun, gazın, elektriğin belli belirsiz bir el hareketiyle bizlere hizmet etmek üzere uzaklardan evimize gelmesi gibi, görüntü ve sesleri de küçük bir el hareketiyle, dahası belki de bir işaretle açıp kapatabileceğiz." Walter Benjamin, Pasajlar (Paul Valery’den yaptığı bir alıntı) İngiliz filozof, hukukçu, "yararcılık" düşüncesinin babası, büyük reformcu Jeremy Bentham (1748-1832) 18. yüzyılın sonlarına doğru, yürürlükteki kanunlar önünde herhangi bir suçtan mahkûm olmuş insanların bedenlerine yönelik uygulanan cezalandırma yöntemlerine bir son verilmesi gerektiğine inanır. Sonrasında cezalandırmanın Foucault’nun söylemiyle bir şenlik olmaktan çıkarılıp toplumsal düzenin uygulanacak sürekli bir gözetim ve denetimle sağlanabileceğine dair görüşünü, adına Panopticon dediği bir hapishane modeli tasarlayarak geliştirir. Jeremy Bentham’ın modern zamanlara kadar sadece kâğıt üstünde kalan Panoptikon’u (Opticon=Gözlemlemek, Pan=Bütünü), 1785’te Versailles’in ha...

Süleyman Saim Tekcan'ın 'Atlar, Hatlar ve Süleymannâme'sini kaçırmayın

Resim
24 Ekim'de başlayan Süleyman Saim Tekcan'ın 30 yıllık heykel ve gravürlerinin sergilendiği 'Atlar, Hatlar ve Süleymannâme', 7 Ocak'a kadar Şerefiye Sarnıcı'nda görülebilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ’nin projelendirdiği, Süleyman Saim Tekcan’ın 30 yıllık heykel ve gravürlerinden oluşan 'Atlar, Hatlar ve Süleymannâme' isimli sergisi, 7 Ocak'ta son buluyor. Küratörlüğünü Mehmet Lütfi Şen’in üstlendiği sergide, sarnıcın duvarlarıyla bütünleşen gravürler, suya yansıyan üçboyutlu çalışmalar ve bu çalışmaların duvarlarla örtüşen gölgeleriyle oluşan görüntüler ziyaretçilere benzersiz bir sergi deneyimi yaşatıyor. Yer: Şerefiye Sarnıcı Adres: Binbirdirek Mah. Piyer Loti Cad. No: 23 Fatih/İstanbul

Ara Güler'den Nuray Hafiftaş'a 2018'in acı kayıpları

Resim
Sanat dünyası Münir Özkul'dan Nuray Hafiftaş'a, Ercan Yazgan'dan Ara Güler'e birbirinden değerli isimleri 2018 yılında son yolculuklarına uğurladı. 2018 yılında, sinema, televizyon, tiyatro, müzik ve edebiyat dünyasında önemli kayıplar yaşandı. Canlandırdığı "Mahmut Hoca" ve "Yaşar Usta" karakterleriyle Türk izleyicisinin hafızasında yer edinen usta oyuncu Münir Özkul, 5 Ocak'ta vefat etti.  Mavi Boncuk ,  Bizim Aile ,  Aile Şerefi ,  Gülen Gözler ,  Neşeli Günler ,  Gırgıriye  ve  Görgüsüzler  adlı kalabalık kadrolu aile filmlerinde Adile Naşit'le rol alan, tiyatro ve sinemanın unutulmazları arasına giren Özkul, 93 yaşındaydı. Dondurmam Gaymak  filmindeki rolüyle hatırlanan sinema ve tiyatro oyuncusu Turan Özdemir, 15 Ocak'ta hayatını kaybetti. 65 yaşındaki Özdemir, kalp krizi sonucu Beykoz'daki evinde yaşamını yitirdi. The Cranberries'in solisti Dolores O'Riordan, 16 Ocak'ta yaşamını yitirdi. 46 yaşındaki ünlü...

Robotlar ve geleceğin sanatı

Resim
Çalışmalarında sanat ve teknolojiyi buluşturan Bager Akbay’ın önerileri ve tasarımlarıyla oluşturulan 'Robotlar Sanat Yapar mı?' isimli ücretsiz eğitim programı, 5 Ocak'ta Art Maker Lab'da... Çocuklar ve gençlerin programa özel tasarlanan mekanik, elektrikle çalışan ve yapay zekâ teknolojisinden faydalanan eğitim araçlarını kullanarak sanatsal üretimlerde bulundukları eğitim etkinlikleri, çağdaş sanat çalışmalarının biçimsel çeşitliliğinden ilham alır. Sanatın, geleneksel teknoloji ve bilgisayar teknolojileriyle insan üretimine benzer biçimde üretilme olasılıklarını değerlendirir. Program, temelinde, günümüzde veya gelecekte robotların sanat yapıp yapamayacaklarını tartışmayı da hedefler. İçinde resim, heykel, video sanatı ve edebiyat gibi sanatın farklı uygulama alanlarındaki teknoloji kullanımlarını ve geçmişten bugüne teknolojinin geçirdiği dönüşüm, gelişime dikkat çekerken çocukları "Sanat bir nesne midir? Sanat bir üretim süreci midir? Sanatı kim üretir?...

Bir kadının özgürlüğü ya da 'Colette'

Resim
Kadının özgürlüğü, buna karşı çıkanların esareti değil midir? "Özgürlük" tanımı zihinlerde öyle bir yer edinmiş ki, "kadın özgür olsun" denildiğinde, bunu kısıtlamak isteyenler özgürlük adı altında sakladıklarıyla yüzleşiyorlar. Yüzyıllardır üstünde hâlâ mücadele edilen bu konu sürerken, ben soruyorum: Özgürlük nedir? Kişi, kendini tatmin etmek uğruna yapılan şeyleri özgürlük diye nitelendiriyorsa ve buna dayanarak özgürlüğü diğerlerine kısıtlanması gereken bir şey gibi görüyorsa, kendini özgür olarak nasıl görebilir? Sen özgür olduğun müddetçe diğerinin özgürlüğüne saygı duyarsın. Saygı duyamıyorsan, egonun kölesi olduğun gerçeğini kabul etmelisin. Jean J. Rousseau, şu sözü boşuna demiş olamaz değil mi: "Özgürlüğünden vazgeçen kimse, insanlıktan, hak ve görevlerinden vazgeçmiş demektir." Gelelim filmin konusuna: Yıl 1873. Fransa'nın bir taşra kasabasında doğmuş olan Colette (Sidonie Gabrielle Colette), annesi ve ordudan emekli babasıyla yaş...

'Hakan: Muhafız'ın Leyla'sı IMDb'yi altüst etti

Resim
Socipol'ün verilerine göre, Netflix'in ilk Türk dizisi olarak yayına başlayan  Hakan: Muhafız  ( The Protector ), IMDb puanlamasında tüm dünyada 5 milyon proje arasında 10. sırayı alarak tüm zamanların en iyi IMDb sıralamasına sahip Türk yapımı olma rekorunu geliştirdi. The Protector 'un başrol oyuncularından Ayça Ayşin Turan, tüm dünyada 11 milyon oyuncu arasında 42. olarak Türk oyuncuların yaptığı en iyi dereceyi yaptı. Geçen hafta 1943. olarak kariyerinin en iyi sıralamasını yapan Turan, kırılması zor bir rekora imza atarak tüm dünyada 42., Türk oyuncular içinde de 1. oldu. Büyük bir prestij göstergesi kabul edilen ilk 10.000 ismin arasına,  The Protector , uluslararası bilinirliği sebebiyle tam 9 oyuncusunu birden soktu. The Protector 'ün başrol oyuncusu Çağatay Ulusoy 159., Hazar Ergüçlü 98. oldu. Tüm bu sıralamalar oyuncularının kariyerlerinin en iyi sıralamaları ve her üç sıralama da bugüne kadar Türk oyuncuların henüz ulaşamadığı sıralamalar oldu. ...

Sözde devrimci bir dizi: 'La Casa De Papel'

Resim
Günümüzün en popüler dizisinden söz etmek istiyorum. Netflix'in, halk diliyle "efsane" yapımlarından birisi: La Casa De Papel . Konusu ve içeriği bazı alışılmış sahnelerden oluşsa da klasik bir soygun hikâyesi değil. Geri dönüşler benim izleme ayarlarını bozar genelde ama bunda değil. İyi serpiştirilmiş, konuyu dağıtmıyor. Zekice bir senaryo, iyi iyi bir kurgu, fena değil. "Fena değil," dedim diye kızanlar olacak, "Hadi canım, nasıl fena değil yaa?" Ama öyle. Tertemiz ve düzgün dişlere sahip, bakımlı ve iyi görünen, zeki, felsefik yaklaşımları olan sofistike hırsızların, derin konular üzerine kafa yorduğunu izlediğimiz bir dizi. Senaryo o kadar fantastik; fakat bir yerden sonra "Oha, o kadar da değil amiminyum," demek zorunda kalıyorsunuz. Karakterlere gelirsek; Berlin (Pedro Alanso) dizinin en iyisi. Dizi ayrı güzel, oyunculuğu ayrı güzel. Sadece meal ediyordum da, bana birileri bu dizide Tokyo karakterinin soyguna ne faydası olduğu...