Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tefrika | Babam

Resim
Ressam Bünyamin Pehlivan'ın anı parçalarından oluşan kısa öyküleri devam ediyor. Pehlivan, bu kez bize babasını ve ona duyduğu yoğun sevgisini anlattı. Keyifli okumalar... Oğlumla son telefon görüşmelerimizin birinde bana, "Baba, genellikle politik ve güncel sorunlar üzerine yazılar yazıyorsun. İnsanlar artık bu gibi konulardan bıkmış durumda. Örneğin, anılar olabilir; buna benzer yazılar yazsan olmaz mı?" dediğinde hiç düşünmeden şu yanıtı vermiştim: "Tamam, haklısın da, öyle bir ülkede ve zamanda yaşıyoruz ki, durmadan gündem değişiyor ve bu değişimler hep olumsuzluklarla, adaletsizliklerle ve sıkıntılarla dolu ki bunları yazmak zorunda hissediyorum kendimi ister istemez." Evet, gerçekten de artık insanlar usanmışlar, güzel bir şeyler görmek, duymak istiyorlar. Konu, baba-oğul sohbetine gelince, ben de babam için yazayım dedim. Babam, altmış yıl önce vefat etti, 1965 Eylül'ünde, Trabzon'da. Kırk üç yaşındaydı öldüğünde; ilk kalp krizine yenik düş...

Yaşayanlar | Öykü

Resim
Bir okul döneminin ortasında, Boğaz'da deniz gören bir apartmanın orta katına taşınmıştık müstakil evimizden ayrılıp. Annemin-babamın aslında ailesinden ayrılma döneminin çoktan geldiğini hissettiği dönemler... Ben de açıkçası mutlu olmuştum. Apartmanda yaşıtım olmasa da çocuklar; çok güzel deniz gören odalar ve geniş, beyaz mermer kaplı merdivenler vardı. Alt kat komşumuz Arnavut Sadiye Teyze ve ilk tüpbebeklerden birini doğurduktan sonra peşi sıra normal yolla iki çocuğu daha olan Feza... Gümrük müşaviri Malatyalı Mesut diye bir kocası vardı; tam da rahmetli Müslüm Gürses’in benzeri; genci ve şişmanı... Gece tavandan “lap lap” sesler gelir, sonra kapı zili çalar, çiğ köfteler gelir; hem de etlisinden. İstanbul kültürünün içinde hiç bilmediğimiz bir komşu kültürü, üzerine limon sıkıp marul yaprağıyla bütünleşince her türlü kabul gördü evimizde. Arnavutlar titiz insanlardır, Malatyalı Mesut'un “lap lap” tavana yapıştırdığı çiğ köfteler gece çamaşır suyuyla tavandan silini...

Nerde Kalmıştık? | Saynur Altay?

Resim
Bazı kitaplar sadece raflarımızda yer kaplamaz, aynı zamanda iç dünyamızda da derin izler bırakır. Saynur Altay 'ın La Perdesin –DE Öleyim adlı şiir kitabı da okuyucular üzerinde tam olarak böyle bir etki yaratıyor. Altay'ın kelimelerle kurduğu dünya, mistik bir perde arkasında şekillenirken, kimi zaman oyunbaz, kimi zaman melankolik bir sesle okuyucuya ulaşıyor. Onun şiiri, hayatın içindeki çatışmaları, sancıları ve tesellileri bir araya getiren samimi bir çağrı gibi. Yeni açtığımız Nerde Kalmıştık? köşesinde, şairlerle, yazarlarla, ressamlarla, tiyatrocularla ve farklı, özgün işler yapan herkesle söyleşiler yapıyoruz. Onları sadece eserleriyle değil, gündelik yaşamları, düşünce dünyaları ve ilham kaynaklarıyla da tanımak istiyoruz. Bu söyleşilerde sadece sanat ve edebiyat konuşmuyor, hayata, anılara, alışkanlıklara ve "başka şeylere" de dokunuyoruz. Bu bölümde Saynur Altay'la şiir, kitaplar ve sanatsal yolculuğu üzerine sohbet ettik. Ancak bununla sınırl...

Hüzün Hanım | Öykü

Resim
  Terk edilmenin acısını derinden hissederken yaktığım bilmem kaçıncı sigaranın dumanı odanın içine yayılıyor. Gözlerim dolu, kirpiklerimse yorgun... Beni neden terk ettiklerini kirpiklerime soruyorum. Ama onlar, terk edilmeye alışmış gibi, sessizce sigaramın dumanıyla dans ediyor. Odanın köşesindeki radyodan ağulu bir şarkı yayılıyor etrafa. Hüzün, kırmızı rujlu, ince belli bir kadın bedenine bürünüp beni kucaklıyor. Kasvet ise sis gibi etrafımı sarıyor, Hüzün Hanım’ın soğuk ellerinden akıp bana ulaşıyor. Sigaramı söndürüp ayağa kalkıyorum. Üstüm başım içki ve kusmuk kokuyor. Gömleğim buruşuk, üzerindeki lekeler bana, “Beni yıka!” diyor ama kulak asmıyorum. Hiçbir zaman sorumluluklarıma kulak vermem, hep hüzne sığınırım. Yatağın bir ucuna yığılır, sonu gelmeyen uykulara dalarım. Bu uykularda ilk aşkımla öpüşür, annemi öldürebilirim. Bu uykular, bilir misin kirpiklerim, bana gerçeğimi ve çaresizliğimi gösterir. Şimdi yine yatağa uzanıyorum, gözlerimi tavana dikmiş o uykulardan biri...