Kayıtlar

Ağustos, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aynalar ve biz | Deneme

Resim
Aynada kendinize bakmadan geçirdiğiniz bir gününüzü hatırlıyor musunuz? Aklınıza gelmedi değil mi? Rutinleşmiş davranışlarımız içerisinde, bu tür hareketleri yapmadığımız zamanları hatırlamıyoruz, hatırlamakta güçlü çekiyoruz. Bir şeylere alıştıktan sonra nasıl o eylemleri gerçekleştirmediğimizde yokluğunu hissediyor ve sürekli bunu hatırlıyorsak, bizim için rutin olan ve ondan bir gün ayrılmamız gerekmeyeceği düşüncesiyle yaptığımız bu eylemleri gerçekleştirmediğimizi de hatırlamıyoruz. Bir gün göremeyebiliriz düşüncesinin farkında olmadığımız için ya da bilincinde olmadığımız için olabilir. O halde, kendimizi izlediğimiz ya da bir randevu için hazırladığımız bu aynaları neden sadece ‘geçici davranışlarımız’ için kullanıyoruz. Evet, arada sırada aynaların karşısında kendini sorgulamaktan bahsediyorum. Kendimizi aynaların karşısında nasıl sorgularız? Mesela, “Bugün bitirdiğin o kitabı okuması için en az üç kişi bulmalısın,” diyor muyuz? Topluma faydalı bireyler olmaya çalışırken bizi...

Var olanların varoluşunun askıya alınması | Ulus Baker

Resim
Türkiye'nin önde gelen düşünce adamlarından Ulus Baker anlatıyor: "Bir insanı öldürmek" ne anlama geliyor, Heidegger'e göre varoluş ne demek, Spinoza meseleye nasıl bakıyor?

Bir şair gibi belki, ama bir ressam gibi değil | John Berger

Resim
Güneşte çimenlere uzanmışsınız. Üstünüzde bir kayın ağacı. Hafif bir rüzgâr ince dalları sallıyor, yaprakları kıpırdatıyor. Uzaktan yaprakların bu sabit hareketi, ağacın yeşil fonunun önünde yeşil bir kar yağıyormuş hissini veriyor, tıpkı bir zamanlar gri sinema perdesi önünde gümüşi bir kar yağıyormuş hissine kapıldığımız gibi. Yarı kapalı gözlerle yukarı bakıyorsunuz. Yarı kapalı, çünkü dikkatle bakıyorsunuz. Bir dal diğerlerinden daha uzun. Üzerindeki yaprakları saymak olanaksız. Bu yaprakların hem arasında hem çevresinde gördüğünüz mavi gökyüzü, kelimelerin harflerinin arasından görünen kâğıdın beyazlığına benziyor. Gök fonunun önünde gördüğünüz yaprakların dağılımı hiç de gelişigüzele benzemiyor. Acaba bu yaprakların sıralanışı bir kitaptaki harflerin ve kelimelerin sıralanışı gibi açıklanabilir mi diye düşündüğünüzü fark ediyorsunuz. Sonra tıpkı iyi bir öğretmen gibi, karışık kafanızı yönlendiren bir imge keşfediyorsunuz. Her şey -diyorsunuz kendi kendinize- var olabilmek içi...

Sınırda | Deneme

Resim
Tel örgüler ardındaki arazide gün devriliyor. Suskunluğa gömülmüş kıraç tepelerde karanlık, tülden bozma bir yalnızlık gibi usul usul iniyor. Ve Erbil’de akşam oluyor. Sınırdayız. Dağların ve gökyüzüne yükselen dumanların üzerinden geçiyor helikopterler. Skorsky’ler, F-16’lar, AVACS’lar. Tanklar, uçaklar, zırhlılar... ve tel örgüler ardındaki kamyonlar. Yığınaklar ve karakollar. Üniformalı adamlar ve poşulu saldırganlar. Silahlar, telsizler, gece görüş dürbünleri. Sınırdayız. Bölünmekle birleşmek arasında kaldık, öldürmekle yaşatmak arasında; sevmekle sevmemek, gitmekle kalmak, savaşla barış arasında. Sınırda. Gün, hüzünlü bir şarkının her yeri ve her şeyi kaplayışı gibi ağır ağır devriliyor Resulayn’da. Habur’da tedirgin bir bekleyiş içinde kamyonlar. Süleymaniye’de akşam oluyor. Ve Hakkari’ye hüzün çöküyor. Çocuklar kilometrelerce yol yürüyüp ‘oyun oynar’ gibi mayınlar arasından geçiyor ve okula gidiyor. Sınırdayız ve sınırları ihlal etmekten ç...

Mübalağa kurbanları | Deneme

Resim
İnsan... Fıtrat dışıdır. Olması gerekenin dışına çıkan, yani reddedendir. Suretin insan olduğu coğrafyada kendine ait bir yer bulamayan, aradıkça kaybolan, var ettiğini de kaybedendir. Emeği tüketmeye, ekmeği çalmaya, gördüğü her canlıyı tahrip etmeye meyilli, sözlükte "insana" tekabül eden, yaratılmış olandır. Hamken piştiğini sanan, düşünmediğini diliyle savurandır. Yeryüzünde kendi dahil havaya, suya, toprağa, hayvana zararı dokunandır. Üzerine gelen fazlalığı, omzuna bindirilen yükü görmeyen, bir nevi sorumluluğunu reddeden, kendinden aşağı gördüğünü kibriyle yok edendir. Kendinde düzeltmesi gereken nitelikleri unutup eksikliğini saklayandır. Kendi kusurunu örten, komşusunu, arkadaşını, kusurlarıyla aşikâr eden, açığa vurandır. İnsan... Kolayı varken zorlaştırıp, kendi içine, özüne ulaşamadığı her yerde ve her dilde mübalağanın kurbanıdır.   Şevval Okcu

Barbarlığınızın nedeni biz kadınlar değiliz! | Deneme

Resim
Sizi gerçekten seven ve saygı gösteren, düşüncelerinizi önemseyen birey, size “sen benimsin”, “geç oldu, dışarıda ne işin var, oraya gitme”, “açık giyinme”, “yüksek sesle gülme”, “o ruju sürme, dikkat çekiyor” gibi cümleler kurmaz. Bunlar kıskanç bireylerin sahip olduğu düşünceler değil, bağnaz bireylerin sahip olduğu düşüncelerdir. Sizin için endişelenen ve güvende olduğunuzdan emin olmak isteyen bireyler, sizi kısıtlamaz, aksine destek olur. Böylece “geç saatte sokakta ne işin var” gibi bağnaz bir cümleye de gerek kalmaz. Örneklerle gösterdiğim bu cümlelerin sahibi sadece ‘özgüvensiz’ bireylerdir. Bu özgüven eksikliği maalesef ‘mahalle baskısı ve az okumanın’ sebep olduğu bir haldir. Öncelikli olarak çocuklar ve kadınlar hiçbir cinayetin sebebi değildir, “Öfkemi kontrol edemedim,”  gibi cümleler ve mahkeme heyetinin karşısına iyi izlenim bırakmak için yapay bir görüntü ile çıkmak iyi hal indirimine sebep olamaz. Olmamalı. Takım elbiselerin altında da katiller ve sapıklar va...

Gecenin Geç Saatleri | Katherine Mansfield

Resim
(Virginia ateşin başında oturmuş. Dışarıda giydiği giysileri iskemlenin üstüne atılmış; çizmeleri şöminede belli belirsiz buhar çıkartıyor.) Virginia (mektubu elinden bırakarak): Hiç hoşlanmadım bu mektuptan – hiç mi hiç. Bile bile mi böylesine küçümser bir tavır sergilediğini merak ediyorum – yoksa bu onun tarzı mı yalnızca. (Okuyor.) “Çoraplar için çok teşekkürler. Daha şimdiden bana beş çift gönderildiği için seninkileri işyerimden birinin arkadaşına verdiğimi duymak seni mutlu edecek, eminim.” Hayır, bu benim kuruntum olamaz. Bile bile yapıyor mutlaka; korkunç bir küçümseme. Ah, keşke, kendisine dikkat etmesini söylediğim o mektubu hiç yollamasaydım ona. O mektubu geri almak için neler vermezdim. Hem de bir pazar akşamı yazdım – çok ölümcüldü bu. Asla mektup yazmamalıyım pazar akşamları – kendimi kapıp koyveriyorum böyle. Bilemiyorum neden pazar akşamlarının böylesine tuhaf etkisi var üzerimde. Yazacağım birileri olması özlemiyle yanıp tutuşuyorum düpedüz – ya da seveceğim. ...

Adım | Deneme

Resim
Derin bir nefes al. Başlıyoruz. Hazır mısın? Sana senden bahsedeceğim. Endişeli ve seni harekete geçiren, doğumunda duyduğun o sesi hatırla. Bir canlı doğmaya hazırlanıyor. Etrafta tatlı bir telaş, hararetli konuşmalar, bir kadının acısını iliklerine kadar hissettiren can çığlıkları. Saatler süren koca mücadele. Annenin acıya meydan okurcasına sıktığı elleri, ara ara gelip giden ve zamanla artan sancıları var. Etraftakiler durumun sağlıklı bir şekilde ilerlediğini söylüyorlar. Henüz içeridesin fakat dışarı çıkma çabana hayranım doğrusu. Büyük bir mücadele veriyorsun. Mücadelene senin kadar katılan, ancak sen kadar güçlü, belki de senden güçlü biri var dışarıda: Annen. Az sonra büyük bir topluluğa katılacaksın. Bir yanda var olma, diğer yanda var etmenin güzel heyecanı sarıyor her yanı. Derin bir acının iniltisi duyuluyor son kez ve gelmeden önce anneni, hatta seni daha güçlü harekete geçiren o cümleyi duyuyorsun: “Sakin ol, derin bir nefes al!”Ardından senin sesin, “In-gaa!”, yani ...

Karmaşa | Şiir

Resim
bir balçıkla sıvanıyor güneş bu hangi dilde seni anlatmamın en yakın hali bu güneş hangi sabahı doğururken geceleri günaha gebe bu tezatlar karmaşasında hangi cümle sana eş şimdi tanrı’ya kaç meridyen mesafesinden yaklaşıyorum gelirken gitmek nasıl kadınlar hangi eril ele canını teslim eder ekmek hangi dinde kutsal şaraba haram diyen kim şehvet en tehlikeli haline soyunur sondördünde bu hangi çelişki, hangi sorunun cevabı bu Şevval Okcu