18 Eylül 2019 Çarşamba

Kadınlar ve toplumsal kalıplar | Deneme



Öfke, hiçbir zaman bir kadını öldürmenin sebebi olamaz, olmamalı! Hiçbir kadın boşandığı eşi, sevgilisi, babası, evladı veya yakını tarafından, şiddeti ve öldürülmeyi hak etmez. “Erkektir yapar,” gibi basmakalıp ifadeleri, cahil zihniyetleri reddetmeliyiz. Değiştirmemiz lazım bu kafa yapısını; “Göster oğlum amcalara pipiyi,” cümlesiyle bir nesli büyütmemeliyiz mesela, “Erkektir o, karışma sen! Ne yaparsa yapsın,” gibi söylemleri silmeliyiz beyinlerimizden. Hiçbir çocuk cinsiyet farklılığından dolayı ayrıcalıklı olmamalı. Karşı cinsi kendinden aşağıda göstererek büyütülmemeli çocuklar. Önce insan olmayı aşılamak gerek zihinlere.
 Belirli kalıpları yıkmalı, kadınları yok sayan ezbere düşünceleri uygulamaktan vazgeçilmeli artık. Kızlar oyuncak arabalarla oynayarak büyüyebilir, erkekler temizlik yapabilir, mutfağa girebilir. “Hangi kızı beğendin, söyle onu alayım sana,” cümlesi ne iğrenç bir cümledir! “Sen otur, karın getirir çayları, ben seni elin kızına hizmet edesin diye mi büyüttüm!”; ne kadar da itici değil mi? Silinmeli bazı söylemler, imha edilmeli hatta. Bu cümlelerle büyütülen erkek çocuklarının;
2017 yılında 348 kadın öldürdüğünü,
2018 yılında 440 kadın öldürdüğünü ve 317 kadına cinsel şiddet uyguladığını,
2019 yılında 221 kadın öldürdüğünü biliyor muydunuz?
Boşanmak istediği için ölmemeli kadın, çocuğunun velayetini almak istediği için ölmemeli. Hiçbir erkek, fizik üstünlüğü nedeniyle herhangi bir kadına zarar vermeyi kendine hak göremez, görmemeli.
 Her kadının bir hayat hikâyesi, her kadının –hiç bilmediğimiz ve belki de asla öğrenemeyeceğimiz– tonlarca yarası var ve biz onların trajedilerini ne okumayı, ne de vahşet görüntülerini izlemeyi kaldırabiliyoruz artık.
Bir restoranda 10 yaşındaki kızının yanında eski eşi tarafından bıçakla öldürülen Emine Bulut’un haberi hepimizi yaraladı. Annesini kaybetmeye hangi evlat dayanabilir ki? Hiçbir yürek bu yükü taşıyamaz ve bu yükün ağırlığı altında sakatlanmış bir ruh sağlığıyla yaşayamaz. Çünkü acıya alışılmaz. Adana’da yaşayan genç bir kadının, “Ben ölmeden önce haber olmak istiyorum. Eski eşim tarafından ‘Emine Bulut gibi öldüreceğim seni’ tehdidi alıyorum, yedi yaşındaki oğlum iki gündür uyuyamıyor,”  feryadını duymalı ve bir şeyler yapmalıyız. Hem tek tek kadınların içinde bulundukları koşulları göz önünde tutmalı, hem de binlerce kadını düşünmeli ve üzerinde ciddi çalışmalar yapmalıyız.
Okullarda öfke kontrolü dersleri verilsin mesela, belediyenin kurumlarında öfke kontrolü ve stres yönetimiyle ilgili bilgilendirmeler yapılsın, ders kitaplarında cinsiyet ayrımcılığının aileleri nasıl olumsuz etkilediği anlatılsın, sevginin zarar veren bir duygu olmadığı öğretilsin; anıt sayacındaki her kadının ne acılarla gözlerini yumduğu, geride bıraktıklarının yüreklerinin nasıl yandığı ayrıntılı bir şekilde gösterilsin. Hatta anıt sayacındaki tüm isimlerin hayatları ders kitaplarında işlensin!
Gelecek nesilleri kurtarmak, bilinçli bireyler yetiştirmek elimizde... Yeter ki birazcık çaba gösterelim.

Aysun Özgül

1 yorum: