Yalnızlığı severim, sessizliği de. Ve bu ikisini birleştiren geceyi de severim. Gecenin sessizliğini dinlemeyi de.
İçimdeki seslerin sessizlikteki haykırışlarını dinlerim geceleri! Arapsaçına dönen iç dünyamı incitmeden taramaya çalışırım. İçimdeki kalabalıkları layık oldukları yerlere oturtmaya çalışırım... Ve ben geceyi severim; gecenin seslerini dinlemeyi de.
Ayı ve yıldızları seyrederim dakikalarca. Bana uzaklıklarını ve bu uzaklıktaki yakınlığı düşünürüm. Sonra da bana yakın ama benden yıldızlar kadar uzakta olanları...
En çok da dolunayı severim. Kemale ermiş bir aşk gibidir dolunay! Ve hilali severim, sonunda kâmil olacak bir aşka atılan ilk adım olduğu için...
Gözlerim yıldızlara takılır, hepsi göz kırpar sanki bana! En parlak, en göz alıcı olanlar gülümser, ''Bize bak, bizle konuş!'' diye... Ama nedense benim gözlerim hep en soluk olanları arar. Bir kenarda utangaç, mahzun, sessiz duranları... Onlarla konuşmak, onlarla dertleşmek isterim. Sanki beni en iyi anlayanlar onlarmış gibi.
Gecenin karanlığını severim... Gündüzün çirkinliğini örttüğü için...
Eda Sun
Çok hoş, çok şiirsel bir yazıydı. Harikasın!
YanıtlaSilaynen öle
Sil