İstanbul'da
sıcak bir yaz ayında dünyaya gelen Giorgitsamou'nun, güneşli günlere açılan
kapılar hep içini ısıttı bu yüzden. Kendini bildi bileli hayal kuran yazar,
eski İstanbul'un kömür kokan çıkmaz sokaklarında, bahçesinde bin bir renkli
insanın toplandığı kalabalık evlerde nefes aldı. Kapıdan girdiği anda huzur
kokan bahçelerin sıcağında nelere sahip olduğunu bilerek yaşadı. Belki de
şimdilerde bazı kişilere ütopik gelen bir gerçekliği hatırlatmayı görev
edinmiştir kendine, kim bilebilir?
Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Senaryo bölümünü
okurken sinema dilinin edebiyatla ne kadar da kardeş olduğunu gördü. Her
duyguyu yazıp yaşamayı öğrendi burada.
İki
kısa belgesel film çekti, üç yüzü aşkın şiir ve birçok deneme yazdı; son olarak
yedi yıldır sürdürdüğü iki roman çalışmasını bitirmek için 2024'ün sonunu
hedefledi. Hem kelimeler hem de o kelimelerin görselleri vardı artık elinde...
Sekiz yıl amatör tiyatro ile ilgilenen Giorgitsamou, çeşitli yerli-yabancı dergilerde yazdı. 1997 yılında Fransızca yayımlanan bir kitabın içinde kendi İstanbul'unu anlattı.
"İnsan
ne için yaşar?" sorusunun cevabı, onun için "hissetmek ve yazmak"
oldu her zaman. Dehlizlerden seyretti bazen hikâyeleri, bazen uçsuz bucaksız
denizlerden. Yazdığı satırlarda toplumların ortak sevinçleri ve yaralarının
izini sürdü, birikmiş ayrılıkların ve aynılıkların olduğu her evde yaşayabilme
duygusunu geliştirdi. Artık hepimizdi o; belki de bir daha hiç
"kendisi" olmamak üzere İstanbul'du. Kimi zaman güldüren, kimi zaman
burnumuzda minik bir sızı yaratan vefalı duyguların bekleme noktası gibi.
Hepimizin içindeki sen, ben, o...
Ve hiç susmayan kelimelerin ortasından geçen sonlu hayatlarımızın kıymetini bilerek, tebessüm etmeyi hatırlayarak insanlara ulaşmayı çok sevdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder