11 Haziran 2019 Salı

Dayanılmaz bir acı kaynağı olarak 'gerçeklik' | Crispin Sartwell



George Santayana bir keresinde gerçekçiliği kuran şeyin şok deneyimi olduğunu söylemişti. Bu basit ama köklü bir tespittir. Anlamı şudur: Şok olduğunda, diyelim, bir bowling topunu ayağına düşürdüğünde, bowling topunun ya da ayağının gerçek olup olmadığına inanmak sana kalmış bir şey değildir. Şok deneyiminde, karşısında bütünüyle savunmasız olduğumuz dünya gerçekliğine çağrılırız. Hoşumuza gitsin gitmesin, komada ya da kafadan sorunlu olmadıkça, böylesi anlarda gerçeği yaşarız, ona rıza gösteririz ve lanet okuruz. Böylesi anlarda ve böylesi anlar sayesinde, gerçeğin gerçekliğini öğrenir ve o gerçeklik içinde kendimizin gerçek olduğunu öğreniriz. Zevk nisyan ile malûldür; insanı tatlı bir uykuya ve kendini kutlamaya götürür. Kişi zevk içinde "kendini unutur" ve hatta zevkin kaynağını unutur; kapılıp gider, neye kapıldığını unutur. Ancak acı ve sürpriz beraberinde olağanüstü bir teyakkuz hali getirir ve teyakkuz hali, olan şeye bir açıklıktır.

Gerçeklik pervasızdır, aman vermez ve kaçış yolu bırakmaz. Ama gerçeklik bir acı, bazen dayanılmaz bir acı kaynağıdır. Batılı düşünce ve kültür tarihi gerçekliği inkâr, ondan kaçış, yoksama, kontrol etme ya da yok etme ve adına yaraşır bir kıvraklıkla, aynı gerçekliği olumlama, kabullenme, bağrına basma ya da tarihi olarak yazılabilir. Birincisi, belki mutlak anlamda zorunlu bir korkaklık olsa da, korkaklıktır. Derin, acınası ve patolojik idealizm tarihini kapsar ve Platon ve Hegel'in, Buddha ve Shankâra'nın, Augustine ve Descartes'ın felsefelerinde bir parazit gibi barınır. Korkaklığın birçok biçiminde göründüğü gibi, kibir ve küstahlık abidelerinde kendini açık eder; örneğin, Kant'ın kaleme aldığı haliyle, insanın dünyayı kurduğu iddiası. Uzay ve zaman salt insan algısının formlarıdır: Bu iddia pervasızlığın dik âlâsıdır.

Öte yandan, gerçeğin olumlanması inanılmaz güçtür. Gerçeğin neyse o olmasına rıza göstermek, bizim için ondan sakınmaktan, onu inkâr etmekten, yok etmekten, yeniden yaratmaktan çok daha zordur. Her birimiz için, düzeltmeyi, gözden geçirmeyi, silmeyi isteyeceğimiz olaylar, insanlar ve kurumlar vardır. Ancak olumlamada umut vardır, çünkü gerçeklik, nihayetinde, gerçektir. Kişi bir zaman için belki şu ya da bu olgudan sakınabilir, şu ya da bu olguyu değiştirebilir. Ancak bir bütün olarak gerçekliğin ortadan kaldırılabileceğini ya da yeniden düzenlenebileceğini sanmak, kişinin gerçek olan içindeki tutumu olarak gerçekliğin ortadan kaldırılabileceğini ya da yeniden düzenlenebileceğini sanmak nafile ve umutsuz bir çabadır. Nafiledir, çünkü zayıflığın sergilenmesinden, kişinin gerçek tarafından tarumar edildiğinin, diz çöktürüldüğünün ifadesinden başka bir şey değildir. Umutsuzdur, çünkü sakınmak, son tahlilde, imkânsızdır; her birimiz tamamen gerçek içinde yerlerimizi alırız; her birimiz, aslında, onun mekânlarından birinde, gerçekliğin dönüşüme uğramış hallerinden biri olarak gerçeğiz.

Gerçekten sakınmak, başka saçmalıklar yanında, kendimizden sakınmayı icap ettirir. Kendini yok etmek dışında gerçeklikten sakınma yönündeki her girişim, kişinin tahammül edilmez bulduğu şeye sonuna kadar gömülmekten duyduğu acı ve öfkeyi daha da artırır.

Crispin Sartwell

(Bu metin, 1999 yılında Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan Crispin Sartwell'in Edepsizlik, Anarşi ve Gerçeklik kitabının “Gerçek Şoku” isimli bölümünden alınmıştır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder