Ağlamaktan
harap olduğum, soğuğun içime işlediği bir kış gecesi gelmişti yanıma ilk defa.
Siyah cüppesi karanlığa karışırken yeşil keskin gözleri ışıldayarak karanlığı
deliyordu. Nereden geldin, kimsin, demedim. Diyemedim.
Yatağımda
bağdaş kurmuştum, beni rahatsız etmek istemiyor olmalıydı ki yatağımın kenarına
ilişti. Gülümsemesinin sıcaklığı yayıldı odaya. İçimdeki kasvetten oluşan
kurtçuklar bir anda kelebeğe dönüştü sanki.
Konuştu
benimle, hem de saatlerce. Ben ağlayarak dinledim sadece, o ise sıkılmadan,
yorulmadan saatlerce konuştu. Kimseye anlatmadım onun geceleri yanıma
geldiğini. Bilseler engel olurlardı. Kimmiş, nerden gelmiş, ne istiyormuş...
Kimin umurunda ki...
Kimse
bilsin istemedim, tek bana ait kalabilsin diye. Ev halkı duyacak diye ödüm
kopuyordu ama, o, öyle kısık bir sesle, acele acele anlatıyordu. Saatlerce
uyuyan ben, artık geceleri hiç uyumadan onu dinliyordum.
"Koparılmaktan
korkan bir çiçeksin sen. Üzerindeki karlara rağmen kardelen edasıyla açıyorsun.
Merak etme ben seni kopartmalarına izin vermem," demişti bir seferinde
bana. En çok o gün inanmıştım ona.
Aylar böyle geldi geçti. Sonra ailem nedense beni beyaz önlüklü biriyle tanıştırdı. Neredeyse boyu iki metre kadardı. Bir devi anımsatan elleri vardı. O dev gibi elleriyle bana iki küçük hap içirip duruyordu. Haplar o kadar acıydı ki içerken genzimi yakıyordu ama beyaz önlüklü adam bunu pek umursamışa benzemiyordu. Hapları içtikten sonra ağzımı açmamı bekliyordu; ben neye baktığını anlamadan, "Tamam kapat," diyordu.
Sonrasında
beyaz bir odaya taşındım. Annemden ayrılırken ağlar sanıyordum, ama o bana
sarılmadı bile.
Sonra
o, orada da buldu beni. Ama ara sıra gelir olmuştu nedense. Geldiğinde yine
saatlerce konuşuyordu. Ama neden ara sıra gelmeye başlamıştı, bunu
anlamıyordum. Bu beyaz odada o kadar boğuluyorum ki hep yanıma gelsin
istiyordum. O ise zamanla daha az konuşur olmuştu benimle.
En
sevdiğim şarkı çaldı bir gün gri koridorlarda. Odamın kapısını heyecanla açtım
ve koşarcasına dışarı çıktım. Ayaklarım basmıyordu âdeta. O kadar çok dans
ettim ki mavi önlüklü gölgeler beni zor zapt etti. Tam o anda yeniden gördüm
onu. Solgun bir gülümseme yerleşmişti dudaklarına; ama bakışlarında daha önce
hiç kimsede görmediğim o sıcaklığı hâlâ muhafaza ediyordu.
El
salladım sevinçle. Mavi önlüklülerse el salladığım tarafa bakıp suratlarını
buruşturdular. Birden müzik kesiliverdi, o da ansızın kayboluverdi. O günden
sonra da gelmez oldu. İşte ben de o zaman koparıldım dalımdan. Çamurlu yollara
döküldü yapraklarım. Kokuma "uç, git bul onu" dedim, o ise beni
dinlemeyip her yana dağılıverdi.
Derken,
geceleri uyumaya başladım, gündüzleri de.
Koca
elli, beyaz önlüklü gölge, bana, "Artık eve gidebilirsin," dedi.
Beyaz odadan çıkıp evime giderken onsuz bir evimin olmayacağını anlamıştım.
Şevval Tuğçe Değirmenci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder