1 Ağustos 2012 Çarşamba

Mert Fırat'la söyleşi: Kent ve Sakinleri

MERT FIRAT'LA MEGA KENTLERİ KONUŞTUK!


"Mega kentlerin ortak özelliği sanırım. Örneğin, New York’taki dönüşümün pek bilincinde değilim, ama Berlin’deki değişimi görebiliyorsunuz. Amsterdam için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Her zaman bir alternatif yaratabiliyorlar. Londra’nın göbeğinde, ‘biz burayı, bu eski evleri yıkacağız, giydireceğiz ve buraya bir alışveriş merkezi koyacağız’ diyemiyorlar. Yani buna, ne oranın yerel belediyesi izin veriyor, ne hükümet izin veriyor. Şehircilik biraz oturmuş galiba orada. (...)

"Henri Lefebvre’nin Gündelik Hayatın Eleştirisi diye bir kitabını okumuştum, onun kaynakçasına gireceğim: Amerika’nın ve kapitalizmin -galiba ‘başta Amerika’ demek daha doğru- artık her yere girdiği ve insanların iştahını kabarttığı noktada kendi doğduğun evi bile yıkıp artık onunla tüm bağını kopararak oraya bir gökdelen dikmek hevesindeysen -onu yok edebiliyorsan-, zaten oradan geri dönüş çok zor oluyor. Yani artık şöyle oluyor: Maneviyat mı, maddiyat mı? Benim için maneviyat oluyor. Zaten kapitalizmin en büyük başarısı orada. Yani kendi doğduğun evi, büyüdüğün mahalledeki o evi yıkıp onun üzerine bir apartman dikip oradan on daire almak senin için yaşam tarzı ve başarıysa zaten geçmiş olsun. Bu örnekler genelde İstanbul’un Maslak’ı için çok geçerli. Maslak’ta mesela gökdelenler artık ucu bucağı olmayan, Zincirlikuyu’ya uzanan bir alanda. Övünüyoruz mesela; ‘İstanbul’un gökdelenleri Silikon Vadisi’ne dönüşecek’ diye göbek atacağız neredeyse. Galiba bizim olanı nasıl yok ettiğimizi gören Amerikalılar için, kapitalizm için parlıyoruz: ‘Vay be nasıl ikna ettik ve hâlâ nasıl bu şekilde yaşatıyoruz, inanamıyorum’ falan diyordur adamlar. Buraya açılış yapmak için bir Amerikalı geldi kızı ve damadıyla birlikte. İnşaat başlattılar. Trump Towers. Eminim adam öyle diyordur ya da kızı böyle diyordur: “Nasıl bu kadar kolay ikna olabiliyorlar?” Kız, “Sekiz kat dikerim.” diyor ve bir kasabaya dikiliyor. İnsanlar nasıl seviniyor olabilir? ‘Aslında modernleşiyoruz.’ O sokağın, o caddenin, o trafiği nasıl kaldıracağını nasıl hesaplıyor acaba? ‘Bir dakika yaa, Trump Towers güzel de buraya iki tane gökdelen diktik, orada iki yüz aile olacak, en azından ikişer arabaları olacak ve iki yüz -ya da üç yüz- araç buradan çıkacak, bu trafik nasıl olacak?’ En basitinden -doğayı, görüntüyü bir kenara bırakın- bunu da mı planlayamıyor, düşünemiyorlar? Düşünemiyorlar. Kapitalizm tam olarak böyle bir şey herhalde. Kesinlikle Amerika’nın büyük etkisi var, ama belli bir noktadan sonra artık maneviyatı da bir kenara bıraktıran şey kapitalizm. Modernleşmeyle alakalı. Adına ‘vahşileşme’ diyebiliriz. Eskiden modernlik çok masum bir şeydi; tam tersi, heyecanlandırırdı. Oysa artık şöyle diyorsun: ‘Modernlik mi?’ O kadar masum değil yani. (...)"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder