Endişeden ziyade büyük bir hayal kırıklığıyla attım kendimi balkona. Üç katlı evin her köşesine, tüm çekmecelere, dolaplara, koltuk altlarına, yatak çarşaflarının arasına, çöp kutusuna dahi baktığım halde bulamamıştım saati. Bir ara, çöp kamyonları gelmeden mahallenin tüm çöp konteynırlarına bakma isteğini bile duymuştum. Alt tarafı ufak, ucuz bir masa saati demeyin sakın. Pilleri değiştirdiğim sıralar hariç, hayatımın onuncu yılının beşinci gününden bu yana tik takları hiç durmadı. Benim zamanımdı o; hangi işi, günün hangi ânında yapacağımı bana söyleyen bir yardımcıydı. Daha çok, emirler veren bir efendi gibi durmuyor mu? Aslında hayır; belki baba şefkatiyle, yaşamımı düzenlememi isteyen eski bir ataydı diyebiliriz. Ona boyun eğmek hiçbir zaman gururla ilgili meseleler yaratmamıştı bende.
Kayıp bir zamanın içinde yitirilmiş hissediyordum kendimi o an. Zamanımı aramış, bulamamış ve müthiş hayal kırıklığının içinde kalakalmıştım. Balkonda durmuş, evlere, çakıltaşlı sokaklara, bir bekçi gibi etrafta dolanan mahallemizin köpeği Kurt’a bakıyor fakat zihnimde hiçbirisiyle ilgilenemiyordum. Her yerde bir hareket, bir devinim vardı; fark ediyordum ki akan bir zaman vardı ve ben onu yaşıyordum. Ancak ben kimin zamanını yaşıyordum; hangi zamandı bu? saçlarımı dalgalandıran bahar rüzgârı her kente nazaran burada biraz daha sert esiyor, çiçek kokuları havayı dolduruyordu. Alabildiğine sakinlik hâkimdi sanki tüm evrene. Yitiklik duygusunu bir türlü atamıyordum içimden.
Tam da gitme vaktinin geldiğini bana bildirdiği bir sırada yitirmiştim zamanı. Bu tarla kentini, çarpık ilişkileri arkamda bırakıp uzak bir coğrafyaya gidecektim. O uzak ülkelerden, gideceğim yerden beklentilerimle uzun ve ayrı bir kitap yazabilirim; bu yüzden bahsetmeyeceğim. Zaten beklentilerin bir önemi yok. Bir avuç düş parçasından başka bir şey değiller. Ama gitme isteğim; işte bu bir gerçeklik. Mevzuumuz bu istekle ilgili. Dedemin büyük bir ticaret gemisiyle bir bir limanlarına uğradığı coğrafyalara gidecek ve ailede dedemden sadece bana geçen bu kaderi yaşayacaktım. İşte bu bir düş değil, bir hayaller sarmalı da değil.
Fenora
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder