Türkiye Sakatlar Derneği üyesi Ali Rıza Kayık kent algısını anlatıyor!
Kent ve Sakinleri
Kentsel dönüşüm sürecinde ilk yıkılacak yerlerden
birinde oturuyorum: Küçük Armutlu. İstanbul’un en güzel yerlerinden biridir ve dolayısıyla
‘köyden gelmiş, fakir halkın oturmaya hakkı yok’ diyorlar. Bunun adı kentsel
dönüşüm değil, ‘rantsal dönüşüm’dür. Zengine B1 yasası çıkardılar. Bundan böyle
zengine tapu; fakire polis ve zabıta. Fakat biz evlerimi yıktırmayacağız.
Evlerimizi yıkanların biz de villalarını yıkarız.
Olması gereken şudur: Yerinde
dönüşüm. Ben oturduğum yerden ayrılmak istemiyorum. Çocuklarım devam ettikleri
okullarını bırakmak istemiyor. Semtimden ayrılmak istemiyorum, komşumdan
ayrılmak istemiyorum, işimden ayrılmak istemiyorum. Ben bütün yaşamımı orada
kurmuşum. Yirmi beş senedir orada oturuyorum, yaşamım oraya ait. Şimdi beni
oradan alıp TOKİ’nin satılmayan evlerine yerleştirmeye çalışacaklar. Hayır, biz
bunu kabul etmiyoruz. Biz yerimizden ayrılmayacağız. Gerekirse ölürüz, ama yine
de evimizi yıktırmayız. Zaten kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Fakat onların
kaybedeceği çok şey var.
Paşabahçe’den Kartal’a kadar zenginler
sahile göz dikmiş; İkitelli’nin oradan Bebek’in yukarısındaki gecekondulara
kadar olan kısma göz dikmiş. Bunları bir fakire iade etmeyecekler ki. Şimdi
kentsel dönüşümün içinde bazı kılıflar uyduruyorlar. Yani yanına-yöresine,
uzağına bir yere yirmişer-otuzar kat yapıp bizi oraya sıkıştırmaya
çalışıyorlar. Onu da kabul etmezler, çünkü biz onlardan yüz metre -hatta beş
yüz metre- uzakta olsak bile onlar için bir tehdit oluşturuyoruz.
Bizimle birlikte yaşamak istemiyorlar, çünkü biz onların sadece hizmetçileriyiz.
Bizim hanımlar gider onların evlerini temizler, üç kuruş alırlar. Biz deniz
tarafında oturuyoruz, gecekondu semtlerinin çoğu öyle. Bunlar o denizi bize
layık görmüyorlar, kendilerine layık görüyorlar. Ama biz vermeyeceğiz, evimizi
yıktırmayacağız. Tekrar söylüyorum: Bizim evlerimizi yıkanların biz de
villalarını yıkarız.
Şimdi biz mahalle mahalle, sokak
sokak komiteler oluşturuyoruz. Çünkü bu
kentsel dönüşüme karşı hiçbir mahalle tek başına karşı duramaz. Ama biz İstanbul’un bütün gecekondu semtleri
birleşeceğiz ve hiçbir yeri yıktırmayacağız. Zaten bunların gözleri genellikle
gecekondu semtlerindedir, onun da sebebi şudur: Oraların tapuları yok ya, tapun
yok diye seni beş kuruşsuz bırakıyorlar. Burjuvazi yatakta yatan hasta gibidir, sürekli kan ister. Orası bitince başka yerleri ister. Şimdi Taksim ile Tophane
arasını yıkıyorlar ve orası hiçbir fakire geri verilmeyecek.
Yıkıyorlar amcam yıkıyorlar. İstanbul'u yıkıyorlar, Türkiye'yi yıkıyorlar onlar her şeyden önce insanlığı yıkıyorlar. Engellisi, yaşlısı,çoluğu çocuğu demeden yıkıyorlar. Kocası amele, çocuğu engelli bir kadının gecekonduda yaşam direnişi onları hiç ilgilendirmiyor. Sadece yıkıyorlar. Hani yıkıyorlar ama yersiz yurtsuz fakir insanlar için değil, zengine satmak için... Ülkemiz ellerinde sanki karaborsa hangisi gelirse başlıyor kendine oynamaya. Yazık be amcama böyle ülkede engelli olmayı düşünemiyorum gerçi yarın engelli olup olmayacağını kim bilebilir ki bırak düşünmeyi yarın bir bakmışım ki engelli olmuşum üstelik onca tehlikenin kol gezdiği bir kentte kelle koltukta yaşıyoruz. Sadece engellileri düşünen değil ezilen tüm kesimi düşünen bir lider gelsin artık zaten engelliler en çok ezilen kesim... Umarım sorunlar çözülür, sizin sorunlarınız bizim sorunlarımız. Ali rıza amcam diline yüreğine sağlık Yıktırmayacağız bu ülkeyi... Saygılar.
YanıtlaSil