Türkiye Sakatlar Derneği üyesi Mahmut Kement kent algısını anlatıyor!
Kent bir kültürdür. Kentte yaşayan insanlar eğer
kendilerini rahat, doğal alanlarında hissediyorlarsa, stres yaşamıyorlarsa
mutlu olurlar. Biz kendimizi öyle hissetmiyoruz. Bugün bunu protesto etmek için
buradayız. Çünkü bize karşı bir ihanet sözkonusu. Bizim yaşam alanlarına
çıkmamızın, hayatla buluşmamızın önünde engeller var. Bu engelleri kaldırmak
durumunda olan iktidar, yedi yıl önce bir yasayla bize bir söz verdi: “Yedi yıl
sonra engelleriniz kaldırılacak. Yedi yıl sonra sizi daha yaşanılabilir bir
kentle buluşturacağız.” dedi. Ama bugün bizi kandırdıklarını görüyoruz. Bir
hafta içinde bir oyun oynadılar ve bizi
evlerimize hapsetmeye devam ettiler. Suçumuz çok ağırmış meğer.
Bakın, tüm bu düzenin devam
edebilmesi için toplumun örgütsüz olması gerekiyor ve bu amaçla tüm toplum
kesimleri çok örgütsüz bırakıldı. Asgari düzeyde örgütlenebilen kesimlere de
şiddetli saldırılar yıllardır devam ediyor ve bugün gelinen noktada toplum,
atomlarına ayrışmış durumda. Şu anda burada yüzlerce engelli, hakları için
mücadele ediyor olmalıydı. Fakat insanlar öyle bir korkuyla sindirilmiş durumda
ki, örgütlü mücadeleden öyle koparılmış halde ki, en temel haklarına saldırı
olduğu halde meydanlarda yoklar. Olamıyorlar, çünkü bu bir cesaret işi.
Kurumlar, adlarıyla meydanlarda olmaya cesaret edemiyorlar. Bu anlamda Türkiye
Sakatlar Derneği’ni tebrik etmek lazım. Meydanlardaki tek kurum olarak onlar
kaldı. Bugün çok daha güçlü bir tepki vermemiz gerekirken çok az kişi varız burada
belki, fakat bu bile bizim için çok fazla. Çok anlamlı bir birliktelik var
burada ve bunu geliştirmek gerekiyor.
Kent, aynı zamanda örgütlü
insanların olduğu bir yaşam alanı olmasıyla da anlamlıdır. Ne var ki on
beş-yirmi milyonluk İstanbul’da haklarına örgütlü şekilde sahip çıkan, onurlu,
özgür ve vakur yaşayan insan sayısı çok az.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder