18 Ağustos 2012 Cumartesi

Savaş, Kadın ve Tecavüz


Tank, tüfek, toprak...
Sert sessiz harflerle donatılmış savaşın acımasız bütünlüğünü tamamlayan en önemli kelimedir ‘erkek’.
Merhametin olmadığı bu düzensizliğe az çok çekidüzen vermek isteyen kadın; korunması gereken bir eşyadır ki, bu hengâmenin ortasında kaç insan ölmüştür, kaç kadın kırılmıştır, bilmek isteriz.

Savaş...
Üst üste yığılmış bedenlerin kurumuş yaraları bir mezarda birbirine yapıştığında, kirli kanla temiz kan harmanlanır bir mezarda.
Tecavüz...
Bir erkeğin oyunu...
Bir kadının hayatı iğfal edildiğinde kan ve ter karışır birbirine, bir kadının çukurunda...
Kan ter içinde.

Ve savaş, tecavüze benzer: Kadın işgal edilir, fethedilir, talan edilir, yakılır.
Bir ülke iğfal edilir; isteksiz.
Doğum tarihi? Ana adı? Baba adı? Doğum yeri?
Kimliksiz çocuklara sorulan tüm soruların cevabıdır SAVAŞ.
Onlar, vurulmuş vicdanları, sakat merhametleriyle olabildiğince çok severler dünyayı ve öğrenirler ki bir kardeşliktir savaşmak (!)

Erkeklerin icat ettiği bu ölmek-öldürmek oyununda üzülen yine kadındır.
Erkeklere düşen; ölmektir en fazla.
Oysa üzülmek nefes alırken ölmeme becerisidir, ölüye yaralıya, kalmışa gitmişe, göçmüşe yitmişe yas tutarken.
Erkeğin kadim düşmanı, her yolu deneyerek düşmanının karşısına çıkabilecek kadar kudretliyken, zayıf bileklerinden tutulup tersyüz edilebilecek kadar da güçsüzdür.

Yine de mubahtır savaş; ders alınsın diye gözü önünde yapılır tüm dünyanın.
Oysa insanlar dört duvar arasında birbirlerini severlerken, yaşamın biricik kaynağı güneşe bile görünmemek için perdelerini çekerler.
Çünkü bir bedeni sevmekte değil, öldürmektedir marifet.

Demet Kotan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder