Bir
gün telefonum bozulur. Önce inat ederim, çalışmıyor olsa da vazgeçmem eskisinden.
Teknoloji özürlüyümdür. Bu işlerden anlayan birkaç kişiye danışırım. Herkes bir
fikir verir, para veren yok. Hiçbirini dinlemem, gezerim etrafı. Elektronikçileri,
KVK bayilerini ve sanal âlemi. Bir gün o beni bulur. Bilmem bu nasıl olur. Binbir
bahane sunarım satıcıya almamak için. Hatta almadan çıkar, biraz daha gezerim. Daha
kaliteli, daha şık ve daha kolay satın alabileceğim fiyatta olanını ararım. Bulamam.
Aynı dükkâna geri dönerken benden önce onu kimse almasın diye dualar ederim yol
boyu. Telefon benimle gelir. Çantamda unuturum bir müddet. Ancak o garip Nokia
tonu çaldığında hatırlarım onu. Sadece bir aracıdır konuşabilmem için. Beni tek
cezbeden yanı gold renkli olmasıdır.
Sonra
komidinin üzerinde görürüm onları. Ne çok benzediklerini o zaman fark ederim. Sanki
birbirleri için üretilmişler. Ruh ikizi gibiler. Sarmaş dolaş altın rengi aynam
ve gold telefonum. Onlar artık benim değil birbirinin. Ben yine yalnız kalırım.
Tekrar etrafa bakınmam
gerekecek. Bu kez sadece benim olacak bir şey bulmalıyım. Eşya olmamalı bu.
Eşyaların da bir ruhu varmış. Onlar da yalnız kalamazlarmış. Bu hal bana da sirayet
etmiş. Gezdim bulamadım her zamanki gibi. Benzerimin beni bulacağı ânı merak ve
özlemle beklemekten başka çarem kalmadı. Karşıma çıkınca burun kıvıracağımı
biliyorum ama tıpkı eşyalarım gibi ruh eşimin de bana rağmen benimle geleceğini
umuyorum.
Ayşegül Ünal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder