Sizler ömrünüzün baharında, çiçekler içerisinde mutlu bir
günü yaşarken, birçokları saplandıkları çamurlu yollardan kurtulmanın
mücadelesini yapmakta ve çaresizce bir kurtuluş ümidi beklemekteler.
Ne kadar da sabırsızsınız; gelmek üzere olan sevdiğinizi
beklerken, geleceğini bildiğiniz halde ve yanınızda olması gereken saate henüz
uzunca bir süre varken.
"Nerede kaldı?" diye soramazsınız o an. Birkaç
dakika geç kalınca düşünmeye başlarsınız; hep yollarda olur gözünüz ve olanca
kuvvetiyle atmakta olan yüreğiniz.
Beklemekte olduğunuz yerden geleceği yolun başını keserken,
gözleriniz bir kartalınki kadar keskin, burnunuz ise onun kokusunu dünyadaki
bütün kokulardan ayırt edebilecek kadar hassastır.
Sokağın başında görünür görünmez, kalbiniz minik bir
serçeninki kadar büyük bir hızla atmaya başlar...
***
Aslında hep bir şeyler bekleyerek ve çokça ümit edip hayaller
kurarak geçer ömrümüz.
Bekleyişlerimizin hepsinde zaman, sabırsızlıkla ve merak
ederek geçmez elbet. Bir de 'o ânı' yaşamak istemediğimiz durumlar vardır.
Son anlarını yaşarken ömrünüzün,“hayatınız bir film şeridi
gibi geçer gözünüzün önünden” klişesi vardır, bilirsiniz.
İnsan o anlarda hayatının muhakemesini yapar mı gerçekten?
Acaba birkaç nefes daha fazladan alabilmenin mi ya da birkaç dakika daha uzun
yaşayabilmenin mi mücadelesindedir o an?
Bilemeyiz.
O ânı yaşayacağımız güne kadar da bilemeyeceğiz gerçekte ne
olduğunu.
Bütün bildiğimiz veya ümit ettiğimiz, o zamanın henüz bize
uzak olduğu...
Bu düşünce de yanlıştır aslında; nice gencecik fidanlar
hayatlarının belki de en güzel yıllarını ve hatta o son anlarını bile
yaşamalarına fırsat verilmeden göçüp gitmediler mi sessiz sedasız?
***
Ne var ki, hayat her şeye rağmen güzeldir.
Gelecek zaman içerisindeki bazı yazılarımda, sizlere, hayatın
yaşanmaya değer olduğunun göstergesi olabilecek küçük anekdotlarla birçoğunuzun
da benzerlerini yaşadığından kuşku duymadığım iyi ve kötü anları hatırlatmayı
düşünüyorum.
Becerebileceğimi umuyorum sadece...
Mehmet Ferah
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder