Tefrika | Duvarlar ve Anılar


Sanatçıların öykülerini, anılarını, roman çalışmalarını ve kitaplaşmış eserlerini yayınlamaya başladığımız Tefrika köşemizin ilk konuğu, ressam Bünyamin Pehlivan.

Pehlivan; Nâzım Hikmet şiirlerinden Anadolu köylüsüne, toplumsal olaylardan gerçeküstü konulara değin geniş bir yelpazede ele aldığı resimlerinde kendine özgü yorumuyla ve şiire olan tutkusuyla biliniyor.

Sanat çevrelerinde 'Mavinin Ressamı' olarak da anılan Bünyamin Pehlivan, anılarından derlediği birbirinden güzel yazılarını, bugünden itibaren Başka Şeyler için kaleme alıyor.

Ressam Pehlivan'ın yüzünüzde buruk bir tebessüm bırakacak ilk öyküsü, "Kahrolsun Halı Soyanlar"... Keyifli okumalar...

TEFRİKA -1

"Kahrolsun Halı Soyanlar!"

Duvar yazılarının bir ifade biçimi olarak yaşamımızda önemli bir yeri vardır.

Geçtiğimiz günlerde Bodrum'da yaşayan 68 ve 78 kuşağı gençlerinin (bu kuşak hep genç kalacak), bir kahvaltıda ('Güneşin Sofrası') anılarımızı canlandırdığı bu görkemli buluşmasında ilk gençlik anılarımdan, duvarlara yazdığım yazıları anımsadım:


Lise öğrencilik yıllarında devrimci arkadaşlarımızla ders saatleri dışında, okulun hemen yanında olan Halkevi ve TÖS'te (Türkiye Öğretmenler Sendikası lokali; kapatıldıktan sonra TÖBDER oldu) bir araya gelirdik. Bazı akşamlar belirlediğimiz duvarlara sloganlar yazardık. Yazma işlemini de genellikle ben yapardım.

Yine bir akşam duvara yazı yazıyorum, arkadaşlar etrafı gözlüyorlar. Duvara yazmak istediğim slogan, "Kahrolsun Halkı Soyanlar" olacaktı. Tam bu sırada "polis geliyor" uyarısı yapılınca, aceleyle 'k' harfini atlamış ve slogan "halı soyanlar" olarak kalmıştı.

Ertesi gün sokakta gezerken bir polis yanımıza yaklaştı ve “K’yı atlamışsın,” diyerek gülüp gitti.


Bizim kuşak için duvar yazıları çok önemliydi.

Duvarlarda neleri görmezsiniz ki; sevdiğinin adını yazanlar, mesajlar, aklınıza ne gelirse...

Cezaevi duvarları, volta atılan avlu duvarları, işkence, sorgu odaları duvarları... İşkence ve sorguların sessiz tanıkları...

Bir de han duvarları var. Motorlu araçların henüz yaşamımıza girmediği yıllarda yol güzergâhlarındaki hanlar. Han duvarları, gariplerin, dertlilerin sırdaşı, dert ortağı olmuşlar duvarlara baktığımızda...


Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Han Duvarları" şiirini, Maraşlı Şeyhoğlu'nu yazmışlar duvarlara... Özlemleri, ayrılıkları, umutları...


[...]

"Garibim, namıma Kerem diyorlar

Aslı’mı el almış, harem diyorlar

Dertliyim, derdime verem diyorlar

Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben"...

 

Ve devam eder:

"Gönlümü çekse de yârin hayali

Aşmaya gücüm yetmez Cibali

Yolcuyum bir kuru yaprak misali

Rüzgârın önüne atılmışım ben"...


Duvarlar derken "han"a geçtik. Han duvarları gibi, hanlar da gariplerin buluşma, dertleşme mekânları olmuştur.


Bekir Sıtkı Erdoğan'ın dörtlüğü ile noktalayalım:

[...]

"Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı

Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş

Sana her şeyimi anlatacağım

Otur başucuma sor yavaş yavaş".


Bünyamin Pehlivan

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekmek Kavgası / Orhan Kemal

El-Veda | Deneme

Sınırda | Deneme

Kadınları gururlandıran bir yazar, çarpıcı bir oyun

Bir şair gibi belki, ama bir ressam gibi değil | John Berger

Kadınlar ve toplumsal kalıplar | Deneme

'O an'ı yaşamak