29 Ekim 2019 Salı

Gecenin serinliğinde ellerim | Deneme


Saat 1’i kaç geçiyor bilmiyorum, yelkovansız bir saat ile zamanda kaybolmanın eşiğindeyim.
Üşüyorum biraz. Üzerimde ince ince kırılmışlıklarım, biraz da yüreğimi kavuran yaşanmışlıklarım var. Ama ellerim yüreğimden bağımsız, gecenin serinliğine ahenkle karışıyor. Şaşırıyorum böyle hassas oluşlarına, “Bir elin onları sarıp ısıtamayışına alışkınlar, alışmalılar,” diyor, sonra nedensizce bir paniğe kapılıyorum. Ceplerime sokup korumak istiyorum onları. Ama ihanetlerin ağırlığıyla dolmuş ceplerim, ufacık ellerime dahi yer açamıyor.
Saat 2 oldu, kaç geçiyor bilmiyorum. Ama eminim ki, senin için zaman bensiz de geçiyordur. “Bak, ben bıraktığın yerdeyim.”
‘Sana arkanı dönme,’ diyemiyorum, çünkü bekledim. Sen zaten dönmüyorsun.
Şimdileri saat 3'ü buluyor. Ben, dönüp dolaşıp kendimi sende buluyorum. Bozuk bir saat günde iki kere doğruyu, kırık kalbim her seferinde seni gösteriyor.
Uzanıp odanın köşesinde duran yelkovanı saate yerleştiriyorum. Artık zaman tamamıyla ellerimin arasında duruyor. Soğuktan kızaran ellerim terleyip dudaklarım soluk bir gülümsemeyle şerefleniyor.
“Ne önemi var?” diyorum. Saat 3’ü kaç geçerse geçsin, ben senden geçemiyorum.
Hani, “dünyam” demiştim sana. “Toprağını suladığım, oksijenini derin derin içime çektiğim ve biraz da sokaklarında koşuşturduğum gezegenim,” demiştim.
Yanıldığımı dünya hâlâ dönerken, sen dönmediğinde anladım.

Merve Dede

2 yorum: