Gece ve yağmur

Gece, tüm asaletiyle güneş denen kendini bilmez şatafatın üstüne çullanmıştı. Ben de bu asilliği bozmaktan korkarcasına odamda oturuyordum. Ellerimi dizlerime daha sıkı sardım. Üşüyordum, kansızlığım yüzünden en sıcak havada bile kısa kollu giyinemiyordum . Şu an karşımda olan siyah gardırobum , olası bir donma ihtimaline karşı tam tekmil doluydu. Başımı yağmurun fütursuzca dövdüğü paslanmış menteşeli cama çevirdim. Canım yanıyordu, kalbim sıkışıyordu. Düşünmemek için beynimi alakasız şeylerle yormaya çalışsam da, müzmin bir yaramaz gibi davranıyordu. Yol verdim beynime, buyur düşün dercesine: "Olasılıklar üzerine kurulu olduğunu kavradığım bu dünyada, kelimelerin anlamları altında un ufak oldum." Tahta masamdaki ucu çiğnenmiş kalemi alıp kırdım, 'un ufak olmak' tabirini yerine getirircesine. "Film şeridi olan hayatlar, siyah beyazken bile tebessüm ettirebiliyordu. Benim film rulom yanmıştı. Fotoğraflarda yalnızca ben vardım, diğerlerinin üzerinde hep aynı k...