“Neden bahsediyor bu adam?” dediğinizi duyar gibiyim. İspatlayayım: Her an içinizden bir sesin kulaklarınıza haykırdığını duyarsınız. Toplum buna “iç ses” diyor. Yalnız kaldığınızda daha da çok duyarsınız. En basitinden bir restoranda, kafede ne yesem içsem diye düşündüğünüzde bu ses tercih yaptırır önünüzdeki listeden. “Şunu ye!”, “Bu yöne dön!”, “Şunu bir ara!” vs… İşte bu duyduğunuz içsesiniz değil, o gün tahta oturmaya hak kazanan “Ben”e karşı yapılan taarruzdaki diğer “ben”lerin silah sesidir.
Veya hiç ummadığınız birinden, hiç beklenmeyecek bir kötülük görürsünüz. İşte o gün adamın içindeki savaşı “kötü ben” kazanmış demektir. Akıl hapishanesinden firar eden… Bir süreliğine ruh, bedeni yönetme iktidarını ele geçirmiş.
İşte biz bu “ben"lerimizle biziz. Ruhumuzdaki binlerce “ben”le bir olmuşuz, bütünleşmişiz. “Sen bir parça olduğunu söylüyorsun, oysaki işte karşımda tastamamsın.” (*)
Biraz kafanız karışmış olabilir. Hani şeytan, vesvese, melek, cin, nefis diye adlandırdığımız şeyler var ya, işte onların hepsi bedenimizde yaşayan farklı “ben”lerdir.
Hani "Yalnızım!” deriz. Aslında bu da yalan. Yalnız falan değiliz. Binlerce “ben”le birlikteyiz. Fakat bu kez savaştan, kazanan yahut ittifak edip güçlerini birleştiren çıkmaz. Herkes menfi saldırır. Tam da bu anda yalnızlık hissi oluşur beynimizin karanlık tahtında. Çünkü o tahtı hak eden veya ele geçirebilen olmamıştır. “Yalnızım, evet. Herkes yalnızdır, yalnızız.” (**) İçimizdeki her “ben”, yalnızdır. Aynısından iki tane olan da yoktur. Çok benzemeleri aynı olduklarını göstermez, ikiz misali…
Bu muharebe bazen öyle bir noktaya gelir ki Peyami Safa'nın tabiriyle bedenimiz “kurtarıcı hastalık” arar. Bazen intiharı, ölümü, cennet ve cehennemi, Tanrı'yı, sonsuzluğu düşünmemiz hep bundandır. Ölümü hiç düşünmediği halde, fakat içi hep bununla doludur.
Her “ben”in bir dünyası vardır, ancak bu dünyalar savaşını kazanan yalnız bir “ben” vardır.
(*) Goethe - Faust
(**) Peyami Safa - Yalnızız
Emre Harmancı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder