19 Eylül 2015 Cumartesi

İçimizdeki ben'ler

Hepimiz bedenimizin içinde yalnız bir ruhun olduğunu sanırız. Tek bir ruhla yaşadığımızı… Hakikat buna tezattır. Hepimizin ruhunda en az bir katil, birkaç hırsız, bir sürü yalancı, iftiracı ve sayısız can, mal, ırz düşmanı, bir dilenci, sokak kadını, sakat bir çocuk, sağır, dilsiz, âmâ, gaddar, sefil, padişah, köle ve borç batağında bir adam var. Bunları hapsediyoruz. Bazen mantık, sağduyu, inanç hapishanelerine; bazense elalem ne der” safsatasının içlerine… Yoksa kim adam öldürmez, çalmaz, iftira atmaz, ev bark yakmaz? Ruhumuzda binlerce “ben” var. Her yeni güne uyandığımızda içimizdeki “benlerin savaşından bir'i galip geliyor ve zafer kazanmış komutan edasıyla mükâfat olarak o gün için de olsa gönül tahtına konuyor. Bazen tükenmiş ben”, bazen ise ağzı kulaklarında, sevinçten havalara uçmuş “mesut ben”…

“Neden bahsediyor bu adam?” dediğinizi duyar gibiyim. İspatlayayım: Her an içinizden bir sesin kulaklarınıza haykırdığını duyarsınız. Toplum buna iç ses diyor. Yalnız kaldığınızda daha da çok duyarsınız. En basitinden bir restoranda, kafede ne yesem içsem diye düşündüğünüzde bu ses tercih yaptırır önünüzdeki listeden. “Şunu ye!”, “Bu yöne dön!”, “Şunu bir ara!” vs… İşte bu duyduğunuz içsesiniz değil, o gün tahta oturmaya hak kazanan “Bene karşı yapılan taarruzdaki diğer benlerin silah sesidir.

Veya hiç ummadığınız birinden, hiç beklenmeyecek bir kötülük görürsünüz. İşte o gün adamın içindeki savaşı kötü ben” kazanmış demektir. Akıl hapishanesinden firar eden… Bir süreliğine ruh, bedeni yönetme iktidarını ele geçirmiş.

İşte biz bu “ben"lerimizle biziz. Ruhumuzdaki binlerce benle bir olmuşuz, bütünleşmişiz. Sen bir parça olduğunu söylüyorsun, oysaki işte karşımda tastamamsın.” (*)

Biraz kafanız karışmış olabilir. Hani şeytan, vesvese, melek, cin, nefis diye adlandırdığımız şeyler var ya, işte onların hepsi bedenimizde yaşayan farklı “benlerdir.

Hani "Yalnızım!” deriz. Aslında bu da yalan. Yalnız falan değiliz. Binlerce “benle birlikteyiz. Fakat bu kez savaştan, kazanan yahut ittifak edip güçlerini birleştiren çıkmaz. Herkes menfi saldırır. Tam da bu anda yalnızlık hissi oluşur beynimizin karanlık tahtında. Çünkü o tahtı hak eden veya ele geçirebilen olmamıştır. Yalnızım, evet. Herkes yalnızdır, yalnızız.” (**) İçimizdeki her “ben”, yalnızdır. Aynısından iki tane olan da yoktur. Çok benzemeleri aynı olduklarını göstermez, ikiz misali…

Bu muharebe bazen öyle bir noktaya gelir ki Peyami Safa'nın tabiriyle bedenimiz “kurtarıcı hastalık” arar. Bazen intiharı, ölümü, cennet ve cehennemi, Tanrı'yı, sonsuzluğu düşünmemiz hep bundandır. Ölümü hiç düşünmediği halde, fakat içi hep bununla doludur.

Her “benin bir dünyası vardır, ancak bu dünyalar savaşını kazanan yalnız bir ben” vardır.

(*) Goethe - Faust
(**) Peyami Safa - Yalnızız


Emre Harmancı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder