11 Eylül 2015 Cuma

"Hepimiz kafamızda gizli şehirler taşıyoruz!"

KENT VE SAKİNLERİ

NIELS HAV'LA KOPENHAG ÜZERİNE SÖYLEŞİ / NATHALIE HANDAL

Eğer tüm şehirler bir satranç oyununa benziyorsa, kuralları öğrendiğim gün, sonunda kendi imparatorluğuma sahip olacağım, her ne kadar içindeki şehirleri hiçbir zaman bilmesem de.
Italo Calvino, Görünmez Şehirler


Hissettiğiniz, gördüğünüz kadarıyla Kopenhag’ın havasını bize anlatabilir misiniz?
Yağmurlu bir günde: Öfke ve hüsran, otobüste insanlar birbirini itekliyor. Güneşli bir günde: Neşe ve cömertlik, insanlar yaşadıkları ve göllerin kenarında yürüdükleri için mutlu.
Ve kışları:
Kopenhag’ın evli kadınları
cehennemin etrafında pedal çevirir
kışın
dondurulmuş domuz kalpleri parçalarıyla
bisikletlerinin sepetlerinde.

Bu şehrin en yürek burkan hatırası nedir? 
On altı yaşındayken Vesterbro’nun genelevlerini sık sık ziyaret ederdim. Genç bir fahişeye âşıktım. Moğolistanlıydı ve çok güzeldi. Oraya her gece giderdim. El ele tutuşup otururduk. Tamamen bir tılsımın etkisi altındaydım. Ta ki başka erkek arkadaşlarının da olduğunu öğrendiğim güne kadar... Barda oturmuş bir adamı öpüyordu. Dünya parçalanmıştı, ben parçalanmıştım, gözümden yaşlar süzülüyordu. Adamın omzunun üzerinden direkt gözlerimin içine baktı. Beni görmüştü. Olduğum yerde döndüm ve dışarıya koştum, intihar etmeye hazır bir şekilde. Soğuk odama döndüm, öfke dolu bir sürü şiir karaladım. Bob Dylan gibi; New York’a geldiğinde bir sürü hikâye anlatmıştı, nereden geldiği hakkında güzel hikâyeler, hepsi değişikti ama hiçbirisi gerçek değildi.

Şehrin fark edilmeyen en olağanüstü detayı nedir?
Haziran sabahının erken saatleri, 4.00 suları. Tatlı bir hava, kuşlar cıvıldıyor, güneş doğuyor. Trafik yok. Yaşıyorsun ve ciğerlerini taze oksijenle doldurabiliyorsun. Ne keyif ama!


Buradan hangi yazarları okumalıyız?
Jens August Schade (1903-1978) istisnai bir şair ve büyüleyici bir romancı; İnsanlar Buluşur ve Güzel Müzik Kalpleri Doldurur adlı romanını okuyun. Danimarka Akademi  Edebiyat Ödülü’nü kazanıp itibarlı bir para ödülünü de aldıktan sonra bir gemiyle İsveç’e gitti ve tüm parasını gelip geçen turistlere içki ısmarlayarak harcadı. “Zengin olmaktansa Danimarka’da bir şair olmayı yeğlerim” onun mottosuydu.

Burada sık sık uğradığınız bir yer var mı?
Babam bir zangoç ve mezarcıydı. Çocukluğumun çoğunu kilisenin bahçe mezarlığında geçirdim. Bugün bile orada kendimi evdeymişim gibi hissediyorum, yürümek için sık sık mezarlığa gidiyorum. Bir gün ebedi olarak ben de orada kalacağım.

Bilmemiz gereken ikonik edebi bir mekân var mı?
Edebiyat seyyahlarının yolu genelde Assistens Kierkegaard’da sonlanır; kabristanda, Hans Christian Andersen veya Søren Kierkegaard’ın mezarını ararlar. Andersen’in mezarında bir saat takıl, kaybolduğunu ve yalnız olduğunu hissedersin. Dünyanın her yerinden enteresan insanlarla tanışacaksın, Çin, Japonya ve Amerika’dan. Çirkin ördek yavruları ve kuğular arkadaş arıyor, her birisi bir peri masalı.

Bu kentin içinde seni ayartıp kanına giren gizli şehirler var mı? 
Ben kolay tahrik olurum. Hepimiz kafamızda gizli şehirler taşıyoruz. Benim evimin civarında şehir kütüphaneleri var. Orada saatlerce yeni kelimelerin ve edebi evrenlerin peşinde avlanırım. Aniden kapanış saatinde, arkadaş canlısı bir kütüphaneci omzumu okşar ve büyü bozulur, sokakların hengâmesine dönebilirim ya da bir kafeteryada bir köşeye çekilir seni beklerim.

Burada tutku nerede yaşıyor?
Tüm İskandinavyalıların içinde, o soğuk yüzeyin altında, kükreyen bir ateş yanmakta.

Kopenhag hakkında olan şiirlerinden birisinin başlığı nedir ve nereden esinlendin?
“Kopenhag Kadınları”. 40 numaralı otobüsün içinde seyahat ederken beş farklı kadına birden âşık olmanın öyküsü. Otobüsün atmosferi ve içerideki güzel kadınların kahredici çoğunluğundan esinlendim.

Levi’den ilhamla, ‘Kopenhag’ın dışında bir dışarısı var mı?’
Ailemle Norrebro’da yaşıyorum, kentin en renkli, farklı etnik kökenden insanların buluştuğu tarafı. Her gün sokaklarda ve dükkânlarda uzak yerlerde doğmuş insanlarla tanışıyoruz, Pakistan’da, Somali’de, Türkiye’de. Evet, bir dış Kopenhag var ama en önemlisi benim Kopenhag’ımı Şangay’da, Paris’te ve New York’ta da bulabilirsin. Yabancı bir şehirde yürürken, onu hissederim, koklarım, görürüm ve birdenbire orası evim oluverir.


Çeviren: Mustafa Burak Sezer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder