8 Eylül 2015 Salı

Küçük dostum

Bankın kenarına sinen köpeğin havlamalarıyla uyandı genç kız. Ürkerek koymuştu başını bankın tahta zeminine, tetikteydi bedeni. Soğuğa aldırmamıştı ama gecenin karanlığı korkutuyordu onu. Bu karanlığı fırsat bilip sokak köşelerini yer edinen, nefesleri dahi bela kokanların varlığı titretiyordu onu. İçini buza çeviren soğuk bile kar tanesi kadar küçülüyordu korkusunun yanında. Hançer gibi bedenine işleyen soğuk bile...

Kafasını kaldırarak gözlerini üzerine diken köpeğe baktı. Tüyleri yer yer kirlenmiş olan köpek, kanadı kırık bir kuş misali duruyordu önünde. "Yoksa sen de mi evsiz kaldın küçük dostum?" diyerek elini uzattı kömür gözlerine bakarak. Başının üzerinde gezdirdiği elleriyle mayışan köpek, olduğu yere çöktü sessizce.

Kız ise ona bakarken gülümsedi. Uzun zamandır ilk gülümsemesiydi bu onun. Kendine benzettiği köpeğe bahşetmişti tebessümünü... Onun gibi kaybetmişti ailesini yıllar önce. Şimdi de kendini kaybetmeden, senelerdir yük olduğunu yüzüne vuran teyzesinin evinden sürüklemişti kendini bu tanımadığı şehre. İlk andan beri zorluğunu iliklerine kadar hissetse de hiçlikten iyiydi. Her gün onu istemediklerini haykıran o ailede gururu kırıla kırıla bir hiç olmaktan iyiydi.

Başka bir şehre kaçmıştı bulamasınlar diye. Hoş, aramazlardı ya! Olan olmuştu bir kere, olan ekmek parasından birkaç lira daha eksiltmişti. Sahi, onca yılı geride bırakmak ona da iyi gelebilirdi belki? Gelmeliydi.

Öyle umuyordu işte.

Gözlerini önündeki köpeğe çevirdiğinde tasmasında takılı kaldı gözleri, tasmasındaki isminde. "Belki de arkadaş olabiliriz Lusi?" diye minik kulaklarına mırıldandığında, beklemediği bir şekilde parkın çıkışına doğru koşmaya başladı Lusi. Kız ise seslenmelerine aldırmayan köpeğin peşine takıldı. Dışarıdan bakıldığında yaptığı köpeğin peşinden koşmaktı belki. Oysa o, yalnızlığından kaçıyordu.

"Hey! Lusi!" diye bağırdı, köpek henüz bir evin bahçesine ulaştığında. Koşar adımlarla yanına gittiği köpeğin önündeki çimlerde çömeldi. "Seni yaramaz!" dedi gülümseyerek. Köpek ise anında yeşilliklerin arasına çökmüş, kuyruğunu sallıyordu.

O sırada duyduğu sesle ayaklandı genç kız. Beyaz saçları arkadan toplanmış yaşlı kadını gördüğünde önünde birleştirdi ellerini. "Merhaba." dedi sevecen tavrıyla kadın. Kız ise kadına aynı içtenlikle karşılık verdiğinde bir adım daha attı. "İlan için mi geldin kızım?" dedi manidar bir sesle.

Kızın ise duyduklarıyla kaşları çatılmış ve şaşkınlıkla bir soru nidası çıkmıştı ağzından.  "İlan mı?" 

"Hay aksi! Lusi'ye bakıcı bulmak için ilan vermiştim, malum yaşlılık." diyerek burukça gülümsedi. "Sen ne için gelmiştin evladım?"

Kız, içindeki o tarifi imkânsız duygu seline kapılarak ayaklarının arasına dolanan köpeğe baktı. Ona sorduğu sorunun cevabıydı bu, ona attığı adımın karşılığı.

Arkadaşlık teklifini kabul etmiş, daha da fazlasını vermişti Lusi genç kıza. Yeniden hayata döndüğü bir cevap kazandırmamıştı sadece. Bir iş, hatta yuva.

Belki ilk arkadaşı da olmamıştı onun, ama tek dostu olmuş, insanlardan dahi görmediği sevgiyi tattırmıştı ona. Bir parçasını tamamlamıştı. Çünkü eksikti insan. Hayvan sevgisini tatmayan yanı hep yarımdı.

Merve Dede





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder