13 Eylül 2015 Pazar

Eh, bir nevi

 
Yürüdüğüm kaldırım taşlarını izledim, âdeta haykırdı bana: "Ah! Yine mi sen?
'Evet,' dedim içimden, 'yine ben.'
Başımı hafifçe kaldırdığımda yol kenarındaki minik ağaç çekti dikkatimi, bir adımda yaklaştım yanına. Büyüyen, uzanan her dalına şahittim ben onun. O dallarda uzanan yaprakların her birine.

Kaç adım attığımı saymayı bırakmıştım kısa bir süre önce. Çok yürürdüm ben, çok gezerdim.
Gezgin miydim peki? "Eh," dedim, "Bir nevi."
Solumda kalan evin gri, beton duvarına dayanmış çocuğa yanaştım. Bir elinde mendil paketleri, diğer avucunda bozuk paralar. "İşler iyi mi bücür?" dedim başını okşayarak. Gülümsememe karşılık verecekken kaşlarını çattı. "Bana bücür demeni sevmiyorum," diyerek avucunu yıpranmış pantolonunun cebine soktu. "Peki," dedim. "Peki koca adam. Oldu mu?"
Sağ yanağındaki gamzeyi çıkarırken minik gülümsemesi, mendil paketlerini iki eline paylaştırdı. "Oldu," dedi.
Evet ya! Şimdi olmuştu. Koca adamdı o. Kendi parasını kazanan koca adam.

Tekrar karanlığa gömülmeye hazır sokaklara baktım. Benim ise, boştu elim, yine eksik. Ve aç bir karın ile dönmüştüm eve. Evim, kaldırımlar...

Caddenin kenarındaki parka girdim usulca, en köşedeki banka oturdum. Bunun yeri uzaktı ya diğerlerine, benim gibi. Benim gibi ayrı, uzak...
Mesela yuvam yoktu benim, ayrıydım; ya da sıcak tutan bir paltom. Kaliteli ayakkabılarım da yoktu; uzaktım. Tek yakınlığım esen rüzgaraydı. Tek varlığım ise yaşamak!
Düşündüm bir süre, kendime sordum. "Ben de yaşıyordum değil mi?" diye mırıldandım boşluğa. "Eh," dedim, "bir nevi."


C. Merve Dede

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder