18 Ağustos 2015 Salı

Hollywood'un yeniden çevrimleri


Amerikalı başarılı yönetmen David Fincher, son yılların çok satan kitabı Ejderha Dövmeli Kız’ı sinemaya uyarladı. Dört yıl gösterime giren film, İsveçli yönetmen Nils Arden Oplev’in 2009’da çektiği filmden sonra ikinci bir versiyon olarak karşımıza çıkmış oldu. Böylece film, Hollywood’un yeniden çevrimler kervanına katıldı. Bu vesileyle Hollywood sinemasının hangi filmleri yeniden çevirdiğini hatırlatmak istedik.

2000’lerle beraber Amerikan sinema endüstrisi eski gücünü kaybetmişti. Özellikle 90’ların ilk yarısında yarattığı filmlerin gölgesinde bir seyir izleyen Hollywood, bu durumu değiştirmek için farklı çözüm yolları aramaya başladı. Bir dönem, tarihi filmlere ağırlık veren endüstri, bu filmlerin ağır yapım maliyetleri taşıması ve eskisi kadar talep görmemesi üzerine alternatif arayışlarını sürdürdü. Özgün senaryoların yazılamıyor oluşu film yapımcılarını kara kara düşündürmeye başlamıştı. Hemen hemen bütün temaların birçok kez denenmiş olması ve izleyicilerin klişelerden sıkılmış olmaları yapımcıların işini iyice zorlaştırmıştı. Hal böyleyken birçok bölge sineması oldukça etkileyici filmler yapmaya başladı. Latin Amerika sineması Amores Perros’la söyleyecek yeni şeyleri olduğunu gösterirken, Uzakdoğu sineması dünyanın her yerinden ilgiyle izlenen filmlere imza atabiliyordu. Hollywood yapımcıları bu gelişmelere kayıtsız kalmadı. Latin ülkelerinden başarılı yönetmenleri devşirme yoluna giderken, Uzakdoğu sinemasından da başarılı filmlerin senaryolarını satın almaya başladılar.


Aslında Hollywood’daki yeniden çevrim geleneği yeni başlamıyordu. İkinci Dünya Savaşı sonrası Japon sinemasının en yaratıcı yönetmeni Kurosawa’nın filmlerinden esinlenmeyi bilmişti Hollywood. 1954 yapımı Yedi Samuray filmi, 1960’ta John Sturges tarafından Hollywood’da meşhur western filmi The Magnificent Seven’a dönüştürülmüştü. Ustanın 1961 yılında çektiği The Bodyguard ise Sergio Leone tarafından 1964’te Amerikalı oyuncularla çekilen en iyi western filmlerinden biri A Fistful of Dollars’a kaynaklık etmişti.

Ancak son dönemde bu durumun örnekleri oldukça arttı. Kimi zaman başarılı olan yeniden çevrimler çoğu zaman da asıllarını aratıyordu.

Yeniden çevrimlerin en ses getiren örneklerinin başında 1998 yılında Hideo Nakata’nın çektiği The Ring filmi geliyordu. Korku filmlerine yeni bir anlayış getiren film, 2002 yılında Gore Verbinski’nin yönettiği Hollywood uyarlamasıyla karşımıza yeniden çıktı. İlkinden haberdar olmayan büyük bir izleyici kitlesi bu ‘yeni’ filmi ilgiyle izledi.


Bazen yeniden çevrimlerde yeni bir yönetmen yerine aynı yönetmenin aynı filmi tekrar çekmesi de istenebiliyordu. Alman yönetmen Michael Haneke, 1997’de Almanca olarak çektiği Funny Games filmini, on yıl sonra neredeyse aynı şekliyle tekrar çekmişti. İngilizce olarak, tanınmış Hollywood oyuncularıyla çekilen bu yeni versiyonla sinema tarihinin ender örneklerinden birini yapan Haneke, iki versiyonda da rahatsız ediciliğini sürdürmüştü.

Başka bir başarılı uyarlama ise Martin Scorsese tarafından yapıldı. Mak Siu Fai ve Wai Keung tarafından 2002 yılında çekilen Infernal Affairs filmi, 2006 yılında yeniden çevrildi. Martin Scorsese’in hikâyeyi Amerika’ya uyarlamasıyla The Departed (Köstebek) ortaya çıktı. Başarılı bir yeniden çevrim olan Köstebek, Martin Scorsese’in uzun süredir hayalini kurduğu Oscar ödülüne sahip olmasını da sağlamıştı.

Bu başarılı uyarlamalardan sonra yapımcılar, gözlerini Uzakdoğu sinemasına dikip keşfedilmemiş film avına çıktılar. Ancak her başarılı Uzakdoğu filmi, Hollywood eliyle kitlelerin kabul edeceği bir filme dönüşmüyordu. Orijinallerinin gölgesinde kalan çok sayıda film yapıldı bu dönemde.


2001 yılında Jae Young Kwak tarafından çekilen My Sassy Girl başarılı bir Kore filmi olarak sinema tarihinde yerini almıştı. Eğlenceli bir romantik komedi olur da yapımcılar onun peşini bırakır mı? Tabii ki bırakmadılar. Filmin uyarlaması 2008’de Yann Samuell tarafından aynı isimle yapıldı. Beklenen etkiyi yapmayan film için ‘olmamış’ demek haksızlık olmaz.

2000 yapımı Siworae ise 2006’da The Lake House adıyla uyarlandı. Yönetmen Alejandro Agresti idi. Film Keanu Reeves ve Sandra Bullock  gibi meşhur Hollywood oyuncularıyla çekilmişti.

Korku ustası Hideo Nakata tarafından çekilen 2002 yapımı Dark Water, fazla zaman geçmeden 2005 yılında Walter Salles tarafından yeniden çevrildi. Ne var ki film orijinalinin yaptığı etkiyi yapmaktan oldukça uzaktı.

Chan-Wook Park’ın 2003 yapımı kült filmi Oldboy’un da çekim haklarının alındığı biliniyor. Böylesi etkileyici bir filmin yeniden çekiminin ne ifade edeceğini ise zaman gösterecek.
Uzakdoğu kültürlerinin insani öğeleri önemseyen yanları, sinemalarının başarıları için onlara önemli bir kaynak sunuyor. Hollywood yapımlarının bu kültürel altyapıdan yoksun olmalarıysa aynı etkiyi yapmalarını engelliyor. Çok daha geniş imkânlarla yapılıyor olmaları da çoğu zaman durumu değiştirmiyor.


Rıza Oylum

2 yorum:

  1. Oldboy tekrar çekilemez aynı etkiyi yapmaz insanın psikolojisi o kadar bozulamaz

    YanıtlaSil
  2. ikinci çevrimler, hiçbir zaman aynı etkiyi yapmıyor, zaten yapması da beklenemez / beklenmemeli (oldboy iğrenç bi film, midem bulanmıştı izlerken)

    YanıtlaSil