Bi’ abimiz vardı,
astsubaydı; sivil hayatta tanışmıştık ve biz onu yüzbaşı sanırdık.
Ordudan atılmış biriydi. Sırf bu nedenden dolayı gözümüzde efsaneydi.
Ordudan atılmış biriydi. Sırf bu nedenden dolayı gözümüzde efsaneydi.
Sanıyorduk ki ordu
içinde bir haksızlığa başkaldırmış da bu yüzden atılmış.
Öyle olmalıydı.
Çünkü adam normal değildi. Dolandırıcıydı.
‘Ordudan niye
atıldın?’ sorusu ona sürekli olarak sorulan bir soruydu. Hiç cevap vermeden
geçiştirirdi soruyu.
Bi’ gün, sinir
bozucu bi’ arkadaş, sırf dalga olsun diye, pis pis sırıtarak dedi ki: “Abi sen
niye atılmıştın ordudan?”
Artık burasına
gelmiş olmalı ki, bağıra bağıra şöyle yanıt verdi: “Hırsızdım oğlum!
Çalıyordum! Ordunun inşaat malzemelerini çalıp başkalarına satıyordum!”
E nooldu sanki!
Gözümüzden mi düştü?
Değil tabii ki!
Dedim ya, adam dolandırıcıydı.
Ve elini çenesine
dayayıp dalgın dalgın konuşurdu; “Sinema,” derdi, “sinema!”
O vakitler on bir
yaşlarında bir kızı vardı. “Onu var ya,” derdi, “interneyşınıl dolandırıcı
yapacağım!”
Aradan çok uzun
zaman geçti. Astsubayın ölüp ölmediğini merak bile etmiyorum.
‘İnterneyşınıl
dolandırıcı’ yapacağını söylediği o küçük kızını merak ediyorum.
Sinemayı...
deneyenil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder