24 Ağustos 2015 Pazartesi

Oyun ve Sevgili


Sen bana şiirler yazarsın, ben sana öyküler anlatırım ve bu böyle sürer gider.
Çünkü cezalıyız sevgili; çünkü gördüğün-duyduğun ne varsa uğultulu bir sessizliktir şimdi, baktığın-dokunduğun ne varsa puslu bir yalnızlıktır şimdi.
Sen bana şiirler yaz, ben sana öyküler anlatayım; çünkü oyunun içinde kaldık sevgili.

Tümüyle şiire adanmış ve bu yüzden oyun dışı kalmış iki hayat anlatacağım bu kez sana; aralarında yarım asırlık mesafe bulunan iki şairin kesişen yaşamlarını anlatacağım;
1942 yılında, bile isteye, kan kusa kusa ölen şair Rüştü Onur’u ve 2006 yılında ölümle sözleşme yapar gibi, kansere yenik düşen Cenk Koyuncu’yu anlatacağım bu kez.

Yüzünden nehirler geçen sevgili; oyun yeniden başlıyor şimdi:
1920’de doğup 1942’de ölen, 22 yıllık kısacık yaşamına koskoca bir aşk ve sıcacık şiirler sığdıran Rüştü Onur’un bütün ömrü hastanelerle işyeri arasında geçti.
İkinci Dünya Savaşı koşullarının getirdiği kıtlık ve sağlıksız beslenme nedeniyle lisede tüberküloza yakalanan ve eğitimini sürdüremeyen şair, 1942 yılında, tedavi gördüğü hastanede tifodan yatmakta olan Mediha Sessiz adında yoksul bir işçi kızla tanıştı; bir şiire sevdalanır gibi sevdalandı Mediha’ya ve 5 Ağustos 1942de nişanlandı onunla.
Daha üç ay geçmişti ki, 12 Kasım 1942’de, Mediha tifodan öldü.
Alkollü içecekler içmesi kesinlikle yasak olan Rüştü Onur, acısını dindirebilmek için, öleceğini bile bile, 18 gün boyunca aralıksız, gece gündüz alkol kullandı; ve 19’uncu günün sabahı kan kusa kusa yaşama veda etti; sevdiği kadına kavuştu 19’uncu günün sabahı.

Oyun dışında kalmış kısacık, küçücük bir hayat anlatıyorum sana sevgili; ve koskoca bir Rüştü Onur aşkı vaat ediyorum.
Nişanlısıyla beraber pazarcılık yapan, kar kış demeden Şair Leylâ Sokağı’nda* tezgâhları başında bekleyen, yoksulluğu, şiiri ve sevdayı da tıpkı ‘Beşiktaş’ta manavlığı’ gibi ‘gururu’yla taşıyabilen** bir Rüştü Onur aşkı vaat ediyorum sana.
Ortaköy Mezarlığında nişanlısının yanına, boğazın mavi sularına karşı gömülen bir Rüştü Onur aşkı.
Garip akımının öncüleri arasında sayılması gerekirken yıllar yılı unutulmuş, yok sayılmış, antolojilere bile alınmamış bir Rüştü Onur aşkı.

Sesinde serçeler gizleyen sevgili; birkaç şairin dışında hiç kimsenin hatırlamayacağı, adımızı bile anmayacağı bir aşk vaat ediyorum sana.
Çünkü olacaksak bu cehennemde birlikte olacağız; öleceksek birlikte öleceğiz.
Omuzlarında kumrular gezinen sevgili; artık oyunun dışına at beni.
Oyunun dışına at; beni ve kendini.

Ama oyundayız ve cezalıyız işte sevgili:
1967 yılında dünyaya gelen ve 14 Mayıs 2006’da sessizce aramızdan ayrılan Cenk Koyuncu’nun yaşamı da tümüyle şiire ve başka hayatlara adanmış bir yaşamdı.
Çok sevdiği karısı Rodos’un ölümünün ardından, yedi buçuk ay boyunca kanaya kanaya şiirler yazan ve kanser olan, ‘elini tutacak bir el arayan’*** ve bulamayan Cenk Koyuncu’dan geriye bize, büyük fedakârlıklarla çıkardığı Eski’Z ve Sonkişot dergileri kaldı.
Rodos’un ölümünün ardından sadece 9 ay yaşayabilen, “Nöbetteyim, kendimi bekliyorum anlaşılan/ dinmiyor tufan; dinmiyor o tuhaf ân!” diyen Cenk Koyuncu.
“ve bilmez misin ki asıl vefa/ biraz da gideni yüreğinde, uzaktayken yaşamaktır yanında!” diyen Cenk Koyuncu.
‘Hiçbir şeyi olmayan ama her şeyi alınan’, olmayan parasını bile şiirlere yatıran, çarpışacak adamlardan olmayan ve yeri geldiğinde de çekilmesini bilen, yüzyılın Sonkişot’u Cenk Koyuncu.****
“Sende topladım dağılmış gök/ kuşağımı, bir kâlp çizdim yüreğimin defterine bil/ ki sen beni ilk kez kuşatarak okuyan kadın, ilk/ sayfadan son başa (-Ne yalan söyleyeyim?)/ defterimi seninle başlatıp seninle kapadım!” diyen ve ‘defterini usulca kapayan’ Cenk Koyuncu.

Ellerinde bulutlar taşıyan sevgili; oyun dışı kalmış bir Cenk Koyuncu aşkı vaat ediyorum sana.
Rodos’la birbirlerine, hangisi önce ölürse, en güzel, en şık giysilerle uğurlama sözü veren ve sözünü tutan bir Cenk Koyuncu aşkı vaat ediyorum.
“Ahh! Bir hiçliği bile paylaşmak için dönebilirdim/ ama her kopuşun bir duruşu vardır, ben gidiyorum/ gidiyorum; kalkan bu el veda eli, sana: Elveda eli” diyen ve aslında ölümle sözleşen bir Cenk Koyuncu aşkı.

Saçlarında yağmurlar biriktiren sevgili; sen bana şiirler yaz, ben sana öyküler anlatayım ve bu böyle sürüp gitsin.
Ve sen yine sor bana, bıkıp usanmadan: “Oyun mu şimdi bunların hepsi?”
Ve yine sor, şaşırarak: “Oyun mu yani?”
Oyun tabii... Çünkü sevgilidir oyun ve aslında oyundur sevgili... Çünkü oyun dışında kalmak da oyuna dahildi.

Ama olsun, sen yine de oyun dışına at beni.
Oyun dışına at; beni ve kendini.



---------------------------------------------------------------------------

* Tezgâhı Şair Leyla Sokağı’nda bulunan Rüştü Onur’un, aynı adı taşıyan bir şiiri vardır. Şairin kitabı, ölümünden 14 yıl sonra Salâh Birsel tarafından Rüştü Onur adıyla yayımlandı.
** “Beşiktaş'ta Rüştü Onur/ Manavlığın gururudur.” Özdemir Asaf.
*** Cenk Koyuncu’nun ölümünün ardından Komşu Yayınları arasından çıkan, Suçlu Hafıza adlı şiir kitabından.
**** Haydar Ergülen, 17 Mayıs 2006, Radikal gazetesi.


deneyenil


1 yorum:

  1. Mükemmel olmuş abi. Okurken duygularımı nereye koyacağımı bilemedim

    YanıtlaSil