Aramıza katılan kardeşlerimizin bir türlü ardı arkası kesilmiyordu. Her yıl bir kardeşimiz dünyaya geliyor, onların aramıza katılmasıyla sorumluluklarımız daha da artıyor ve karmaşıklaşıyordu. İlk başta, ailemizin yeni üyesine annemiz tarafından verilen özel ilgi dolayısiyle kıskançlık krizine giriyorduk. Annemin gözü ondan başka hiç kimseyi görmüyordu. Her yerde birlikteydiler. Yatarken bile.
Ancak onun varlığını kabullendikten sonra kardeşimizi usuldan sevmeye başlamıştık. Kardeşimiz kendini toparlayıncaya kadar belli bir dönem ona zarar verebiliriz diye annem bizi ona yaklaştırmıyordu bile.
Anneme hangi yönden yanaşsak, hızlıca bebeği alır öbür tarafına saklar, bizden korumaya çalışırdı. Tüm kardeşler boynu bükük vaziyette sıralanarak annemizin gözüne bakar, bize olan sevgisinin azalıp azalmadığını anlamaya çalışırdık.
İşin ilginç tarafı, babamız da bizim gibi kardeşimizden hep uzak durmak zorunda kalıyordu. Acaba annemin babama karşı da sevgisi azalmış mıydı? Eğer öyleyse babam da kendini bizim gibi hissediyordu. Bu onun için kötü bir duygu olmalıydı. Bizim olmadığımız anlarda babamın minik kardeşimizle ilgilenip ilgilenmediğini bilmiyorduk. Ama kendisini bizim gibi hissettiğini anlıyorduk.
Ne acı bir durum? Dünyaya gelen bir bebek, bu kadar huzur kaçırabilir miydi? Evet, huzurumuzu bozmuştu. Ne zaman kardeşlerimin, annemin karşısında sıralanarak boynu bükük beklediği o kahrolası anı hatırlasam, içim sızlardı. Sevgiye en muhtaç olduğumuz anlarda anneden uzak kalmak, sevgisini yaşayamamak, sıcaklığını ve onun mis gibi kokusunu koklayamamak.
Ancak bir gün, annemin bize karşı olan hislerine ve özlemine hâkim olamayarak tek tek ve bizleri yaş sırasına göre gözleriyle sevişini asla unutamam.
whitehaven
...yaş sırasına göre gözleriyle sevişi... çok güzel bi ifade...
YanıtlaSil