19 Ağustos 2015 Çarşamba

Yasemin


Parmaklarının arasında özenle taşıdığı fidana bir bakış daha attı Melisa. Çiçekler onun için vazgeçilmez bir tutku olduğu gibi, en iyi sırdaşları, en yakın dostlarıydı. Evine henüz birkaç metrelik mesafe kalmışken duraksadı. Karşı evleri sonunda sahibini bulmuştu demek ki!

Bir iki adım yaklaştığında koca kamyondan taşınan eşyalara yardım eden kızı gördü. Siyah kıyafetleri ve aynı tondaki saçlarının bir kısmı kazınmıştı. Kızın tarzı yüzünü buruşturmasına sebep olmuş, evinin bahçesine doğru hızlı adımlar atmasını sağlamıştı. O renklerin kızıydı! Güldeki kırmızı, papatyadaki beyaz, menekşedeki mor büyülerdi onu.
Sıradan geçen gününü, kitaplarıyla sonlandırdıktan sonra eline küçük defterini alarak yatağına uzandı. Her akşam yaşadıklarından birer cümle karaladığı defterdi bu.
Kenarındaki kalemi alarak mavi mürekkebi kağıtla buluşturdu.
"Bazı insanları anlamıyorum." diye başladı sözlerine, "Siyah sadece gecenin karanlığını süslemeliyken bunu kıyafetlerine taşıyorlar; bu içimi karartıyor. Oysa mavi her tonunda güzel değil miydi?" diyerek de bitirmişti önyargı kokan cümlelerini. Ve ardından da, kendini rahat bir uykunun kollarına bıraktı.

Ertesi gün Melisa, heyecanla bahçeye çıkarak yasemin fidanını dikmeye koyulmuştu. En sevdiği çiçeği de bahçesinin bir köşesine ekleyecek, yeni bir dostu daha olacaktı. Yasemini sonunda yerini aldığında gururla gülümsedi, sanırım resimlerine bir kare daha ekleyebilirdi.
Fotoğraf makinesini alıp geldiğinde, kökünden koparılmış çiçeği öfkeyle kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. "Hey!" diye seslenerek, suçlulukla içeri koşturan küçük kardeşinin peşine takıldı. Oysa minik kız odasına saklanmış, oyununu sürdürüyordu kendince.
Salonun ortasındaki sehpaya makinesini yerleştirerek sinirli bakışlarla bahçeye çıktı Melisa. İlgilenmesi gereken bir çiçeği vardı. Gözleri yaseminini arıyorken gördüğü manzara çatık kaşlarını gevşetmiş, afallamasına yol açmıştı: Geçen gün karşı eve taşınan kızı çiçeğiyle ilgilenirken görmek, tahminlerini dahi zorlayacak seviyedeydi.
Yanına ilerlediğinde kız bakışlarını Melisa'ya çevirdi, "Ah! Merhaba." dedi elindeki toprak kalıntılarını hafifçe silkelerken, "Ben Yasemin. Az önce olanları gördüm ve yardım etmek istedim. Umarım sorun olmaz?"
Gözlerine yansıyan gülümsemesi yüzüne yayılırken, Melisa ise şaşkın bakışlarına gölge düşürerek tanışmak amacıyla Yasemin'in yanına geçti. Bir yandan fidanı tekrar dikiyor, diğer yandan hoş bir sohbet ile güneşli havayı süslüyorlardı.

En iyi sırdaşlarının yanında, eğlenceli günlerden birini daha eklemişti hayatına, en yakın arkadaşıyla.
Ve bir önceki gün yazdığı cümleleri yine mavi mürekkebiyle karalamış, yeni sözleriyle süslemişti defteri.
"Dış görünüş yanıltıcıydı." diye sıralamaya başladı sayfada: "Kimseyi tanımadan karanlığının ardında parıldayan yasemin çiçeklerini fark edemezdik. Bakmak ve görmek farklıydı. Görmek ile tanımak, bambaşka."

C. Merve Dede


2 yorum: