Sizin
hiç on üç - on dört yaşınızdaki halinizi hatırlamaya çalıştığınız oldu mu?
Çocukluğunuzu hatırlarsınız, ilk gençlik yıllarınız sıkça gelir aklınıza, hele
ergenliğinizi tamamlayıp on sekiz yaşınıza geldiğiniz zamanı, hatta o yaşa
girdiğiniz doğum gününüzü birçoğunuz unutamazsınız değil mi?
Ama
on üç - on dört yaşınız; ergenliğinizin ilk yılları ve kanınızın kaynamaya başladığı,
karmaşık duygular içerisinde olduğunuz ve de aklınızı kullanarak değil tamamen
benliğinizi ele geçiren duygularınızla hareket ettiğiniz çok önemli bir dönemin
başlangıcıdır aslında. Bu dönemdeki duygu yoğunluğu belli bir yaşa kadar
azalarak devam eder. On sekiz yaşınız o nedenle anlamlıdır sizin için. Çünkü,
bu yaşınızdan itibaren düşünmeye başlar ve aklınızı kullanarak sağlıklı
kararlar alabilirsiniz. Bu yüzdendir birçok ülkede seçme ve seçilme yaşının on
sekiz olması ve kanunen reşit sayılması bireylerin.
On
üç - on dört yaşındaki bir çocuğa ağır işler yaptırmak suçtur. Taşıyamayacağı
bir yükün altında ezilerek, üzerine büyük sorumluluklar almak zorunda
bırakılmış on binlerce çocuk var ülkemizde. Bugün, sokakta yürürken etrafınıza
bakmanızı öneriyorum sizlere. Çünkü onlar uzaklarda yaşamıyorlar, içimizde ve
hatta yanı başımızdalar. O yaşlarda birisini gördüğünüzde lütfen gülümseyerek,
şefkatle bakın ve mümkünse göz göze gelerek yapın bunu. Cesaretiniz varsa
halini hatrını sorun; gerçi birçoğu yadırgayacaktır bu durumu ama mutlaka
hoşlarına gidecektir emin olun.
Benim
giderdi çünkü, ondan biliyorum. Sevgiyle şefkatle yaklaşıldığında, o anki
duygularının da etkisiyle yapamayacakları da yoktur onların. En tehlikeli durum
da budur aslında. Her şeyi yapmaya meyilli olmaları değil, her şefkatle
yaklaşana güvenmelerinden kaynaklanır bu durumları. Çünkü iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı
fark etmelerine duyguları yeterli değildir.
Amaç
için araç olurlar kimi zaman; karşılarındaki insan müsveddeleri bile denemeyecek,
insanlıktan bihaber kişiler tarafından basit bir hedef haline gelirler.
Sevilip
şefkat gösterilmesi gereken bir çağda bazen, hiçbir fikirlerinin olmadığı tuhaf
bir karmaşanın içerisinde kaybolurlar, henüz varlıklarını haykıramadan.
‘Hiç’
olmazlar aslında; hep ‘var olurlar’ ama varlıklarının kendilerine bir yararı
olmaz, sadece birçoklarının ağzındaki bir mücadelenin sloganı ya da düşmanı
haline getirilirler.
Çocukları,
çocuklarımızı sevelim ve sadece sevelim. Sevmek birçok iyiliğin, doğruluğun ve
güzelliğin başlangıcıdır çünkü.
Mehmet Ferah
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder