26 Ağustos 2015 Çarşamba

İçimizdeki boşluk


Sizin hiç on üç - on dört yaşınızdaki halinizi hatırlamaya çalıştığınız oldu mu? Çocukluğunuzu hatırlarsınız, ilk gençlik yıllarınız sıkça gelir aklınıza, hele ergenliğinizi tamamlayıp on sekiz yaşınıza geldiğiniz zamanı, hatta o yaşa girdiğiniz doğum gününüzü birçoğunuz unutamazsınız değil mi?
Ama on üç - on dört yaşınız; ergenliğinizin ilk yılları ve kanınızın kaynamaya başladığı, karmaşık duygular içerisinde olduğunuz ve de aklınızı kullanarak değil tamamen benliğinizi ele geçiren duygularınızla hareket ettiğiniz çok önemli bir dönemin başlangıcıdır aslında. Bu dönemdeki duygu yoğunluğu belli bir yaşa kadar azalarak devam eder. On sekiz yaşınız o nedenle anlamlıdır sizin için. Çünkü, bu yaşınızdan itibaren düşünmeye başlar ve aklınızı kullanarak sağlıklı kararlar alabilirsiniz. Bu yüzdendir birçok ülkede seçme ve seçilme yaşının on sekiz olması ve kanunen reşit sayılması bireylerin.

On üç - on dört yaşındaki bir çocuğa ağır işler yaptırmak suçtur. Taşıyamayacağı bir yükün altında ezilerek, üzerine büyük sorumluluklar almak zorunda bırakılmış on binlerce çocuk var ülkemizde. Bugün, sokakta yürürken etrafınıza bakmanızı öneriyorum sizlere. Çünkü onlar uzaklarda yaşamıyorlar, içimizde ve hatta yanı başımızdalar. O yaşlarda birisini gördüğünüzde lütfen gülümseyerek, şefkatle bakın ve mümkünse göz göze gelerek yapın bunu. Cesaretiniz varsa halini hatrını sorun; gerçi birçoğu yadırgayacaktır bu durumu ama mutlaka hoşlarına gidecektir emin olun.
Benim giderdi çünkü, ondan biliyorum. Sevgiyle şefkatle yaklaşıldığında, o anki duygularının da etkisiyle yapamayacakları da yoktur onların. En tehlikeli durum da budur aslında. Her şeyi yapmaya meyilli olmaları değil, her şefkatle yaklaşana güvenmelerinden kaynaklanır bu durumları. Çünkü iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı fark etmelerine duyguları yeterli değildir.

Amaç için araç olurlar kimi zaman; karşılarındaki insan müsveddeleri bile denemeyecek, insanlıktan bihaber kişiler tarafından basit bir hedef haline gelirler.
Sevilip şefkat gösterilmesi gereken bir çağda bazen, hiçbir fikirlerinin olmadığı tuhaf bir karmaşanın içerisinde kaybolurlar, henüz varlıklarını haykıramadan.
‘Hiç’ olmazlar aslında; hep ‘var olurlar’ ama varlıklarının kendilerine bir yararı olmaz, sadece birçoklarının ağzındaki bir mücadelenin sloganı ya da düşmanı haline getirilirler.

Çocukları, çocuklarımızı sevelim ve sadece sevelim. Sevmek birçok iyiliğin, doğruluğun ve güzelliğin başlangıcıdır çünkü.

Mehmet Ferah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder